kesinlikle

listen to the pronunciation of kesinlikle
Türkçe - İngilizce
definitely

Tom should definitely visit an art museum or two while he's in France. - Tom Fransa'da iken kesinlikle bir ya da iki sanat müzesini ziyaret etmeli.

Tom should definitely ask for Mary's opinion. - Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.

certainly

If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam. - Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.

He is certainly not without courage. - O, kesinlikle cesaretsiz değildir.

absolutely

It is absolutely impossible to do so. - Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.

I agree with you absolutely. - Ben kesinlikle size katılıyorum.

exactly

Tom definitely knows exactly what happened. - Tom kesinlikle tam olarak ne olduğunu biliyor.

I think that's exactly what I'd do. - Sanırım o kesinlikle yapacağım şeydir.

certainly, definitely, clearly, surely, absolutely, for certain, without fail; not on any account, on no account
strictly

Smoking is strictly prohibited. - Sigara içmek kesinlikle yasaktır.

This is strictly between us. - Bu kesinlikle aramızdadır.

precisely

He is precisely the man we're looking for. - O kesinlikle aradığımız adam.

That's precisely why I need to meet Tom. - Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.

for certain
definitively
you bet
doubtless
(Politika, Siyaset) decisively
on no account
not on your life
ywis
undoubtedly
precise

That's precisely why I need to meet Tom. - Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.

He is precisely the man we're looking for. - O kesinlikle aradığımız adam.

in no way
not on any account
(deyim) far and away
for good
(Konuşma Dili) all right
(Ticaret) upon no account
flatly

His secretary flatly denied leaking any confidential information. - Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.

She flatly refused to let him in. - Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.

by no means, in no way, no way, absolutely not
emphatically
decidedly

The atmosphere in the room was decidedly frosty. - Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.

by no means

He will by no means come. - O, kesinlikle gelmez.

It's by no means impossible to earn one million yen a month. - Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.

blankly
roundly
very definitely, most certainly; very clearly, unequivocally, in no uncertain terms
nohow
declaredly
not by a fraction
of a surety
really

I really want another chance. - Ben kesinlikle bir şans daha istiyorum.

It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is. - Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak.

expressly
sure

Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages. - Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.

It's great! You'll laugh for sure. - O harika! Kesinlikle güleceksiniz.

assuredly
easily
surely
by no manner of means
clearly
damn well
bound to

Tom is bound to lose the race. - Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.

You are bound to fail unless you study harder. - Daha çok çalışmazsan, kesinlikle başarısız olursun.

bloody well
make sure of
not in the slightest
rightly
without question
definatly
defınıtely
definately
dogmatically
kesinlikle hayır
no way
kesinlikle (cevap olarak)
absolutely
kesinlikle katılıyorum
(Bilgisayar) agree strongly
kesinlikle yasaktır
strictly forbidden
kesinlikle anlaşmak
(deyim) see eye to eye with
kesinlikle değil
not at all
kesinlikle doğru
(deyim) on the nose
kesinlikle doğru
(deyim) on the button
kesinlikle doğru saymak
(deyim) take as gospel
kesinlikle emin olmak
(Konuşma Dili) bet one's boots on
kesinlikle ifade etmek
enunciate
kesinlikle kabul etmemek
damn
kesinlikle olamaz
(Konuşma Dili) my foot
kesinlikle olmaz
by no means
kesinlikle olmaz
no way
kesinlikle reddetme
point blank denial
kesinlikle reddetmek
refuse point blank
kesinlikle