Give me an exact answer.
- Bana kesin bir cevap ver.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
Precise measurements are required.
- Kesin ölçümler gerekli.
Above all, logic requires precise definitions.
- Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
It is not certain when he came here.
- Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
Plans haven't yet been finalized.
- Planlar henüz kesinleşmiş değil.
The decision is not yet final.
- Karar henüz kesinleşmiş değil.
It is absolutely impossible to do so.
- Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
I looked down and had absolutely nothing to say.
- Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap verin.
Tom should definitely ask for Mary's opinion.
- Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
This method is sure to work.
- Bu metot kesin çalışacaktır.
Her son is sure to succeed.
- Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
Sami fired and shot the intruder with precision.
- Sami ateş etti ve izinsiz giren kişiyi kesin bir şekilde vurdu.
Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
Tom can't say for sure how many times Mary has been to Boston.
- Tom Mary'nin kaç kez Boston'da bulunduğunu kesin olarak söyleyemez.
Jack is bound to succeed this time.
- Jack bu sefer kesin başaracak.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
- Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.
Smoking is strictly forbidden.
- Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
Are you absolutely certain we're safe?
- Güvende olduğumuzdan kesinlikle emin misin?
Only God can safely be omnipotent.
- Sadece Allah, kesinlikle mutlak kudret sahibi olabilir.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
- Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
- Kesin bir dille reddettim.
I categorically refused.
- Kesin bir şekilde reddettim.
The atmosphere in the room was decidedly frosty.
- Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.
I'm absolutely positive that Tom can do that.
- Tom'un bunu yapabildiğinden kesinlikle eminim.