kesilme

listen to the pronunciation of kesilme
Türkçe - İngilizce
cessation
interruption
(Bilgisayar) interrupt

I don't like to be interrupted. - Sözümün kesilmesinden hoşlanmam.

I don't want to be interrupted. - Sözümün kesilmesini istemiyorum.

abridge
(Tıp) withdrawal and rebound
halt
section
(Havacılık) cut-off
(Kanun) suspension
(Biyokimya) lysis
(Havacılık) breakdown
break
being exhausted, exhaustion
ceasing
stopping
discontinuance
disconnection
surcease
being cut

Being cut from the team doesn't mean that you have no talent. - Takımdan kesilmen yeteneksiz olduğunu göstermez.

(Hukuk) cease
disruption
disconnexion
abscission
laceration
being stopped, stoppage; interruption
being cut, cutting
discontinuation
amputation
(Tıp) transection
scission
disrupt

A small, but vocal minority, disrupted the meeting. - Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.

discontinuanceation
kesilmek
be cut
kesilme sendromu
(Tıp) withdrawal syndrome
kesilme açısı
(Havacılık) cut-off angle
kesilme bayası
(Fizik) cutoff bias
kesilme denetim yordamı
(Bilgisayar,Teknik) interrupt control routine
kesilme direnci
(Havacılık) hump resistance
kesilme direği
(Telekom) rupture post
kesilme gerekçesi
(Kanun) ground of interruption
kesilme gücü
(Çevre) shearing strength
kesilme istasyonu
(Telekom) rupture point station
kesilme klozu
(Kanun) cesser clause
kesilme noktası
arrest point
kesilme noktası
(Askeri) break point
kesilme sinyali
interrupt signal
kesilme sürümlü işlem
interrupt-driven processing
kesilme testi
(Çevre) shearing test
kesilme çözümleyici
interrupt analyser
kesilme öngerilimi
cutoff bias
kesilmek
{f} become

Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite. - Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.

kesilmek
go off
kes
{f} hewed
kesilmek
go out
kesilmek
dry up
kesilmek
standstill
kes
plimsoll
kes
sneaker
kes
(Bilgisayar) kill

I certainly had no idea Tom was thinking about killing himself. - Tom'un kendini öldürmeyi düşündüğüne dair kesinlikle fikrim yoktu.

Please give me something to kill the pain. - Lütfen bana ağrı kesecek bir şey ver.

kesilmek
go
kesilmek
cut
kesilmek
be at a standstill
kesilmek
sever

Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite. - Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.

kesilmek
exhausted
kesilmek
turn
kesilmek
sheared
kesilmek
clipped
kesilmek
fall
kesilmek
be clipped
kesilmek
be exhausted
kesilmek
interrupted
kesilmek
be sheared
kesilmek
pretend to be
kesilmek
present oneself as
kes
cut down

Are you going to cut down all the trees here? - Buradaki tüm ağaçları kesecek misin?

I saw him cut down a tree. - Onun bir ağacı kestiğini gördüm.

kes
truncate
kes
cut in

Please don't cut in while I'm talking with him. - Onunla konuşurken lütfen sözümü kesmeyin.

She cut in when we were talking. - Biz konuşurken sözümüzü kesti.

kes
hew
kes
{f} hack

I cut myself with a hacksaw. - Bir demir testeresi ile kendim kestim.

Tom hacked Mary's arm off with a sword. - Tom Mary'nin kolunu bir kılıçla kesti.

kes
cutoff
kes
{f} cut

These scissors don't cut well. - Bu makas iyi kesmiyor.

The scissors won't cut anything. - Makas bir şey kesmez.

kes
{f} cutting

After cutting habanero peppers, be careful not to rub your eyes. - Habanero biberlerini kestikten sonra gözlerini ovalamamak için dikkatli ol.

Tom is cutting corners. - Tom köşeleri kesiyor.

kes
{f} hewn
kes
cut the cackle
kes
cut off

Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off. - Tom ofisin etrafında kafası kesilmiş bir tavuk gibi koşuyordu.

You should cut off your connections with that group. - O grupla bağlantıları kesmelisin.

kes
{f} excise
kes
{f} shear
kes
{f} knife

The tip of the knife is sharp. - Bıçağın ucu keskindir.

He cut his finger with the knife. - O, bıçakla parmağını kesti.

kes
{f} rip
kes
{f} shorn
kesilmek
turn into
kes
break

He's always breaking into our conversation. - Her zaman konuşmamızı kesiyor.

Rock breaks scissors. Scissors cut paper. Paper smothers rock. - Taş, makası ezer. Makas, kağıdı keser. Kağıt, taşı kaplar.

kes
amputate

Tom had one of his legs amputated. - Tom bacaklarından birini kestirdi.

I had to amputate Tom's leg. - Tom'un bacağını kesmek zorunda kaldım.

kes
curtail
iştahı kesilme
loss of appetite
kes
gym boot, sneaker
kes
less of that
kes
cut it out!
kes
have done

What you have done is absolutely inexcusable. - Yaptığın şey kesinlikle affedilmez.

Stop acting like this Tom! I'm tired of this nonsense! Just have done with it already! - Böyle davranmayı kes Tom! Bıktım bu saçmalıktan! Bırak bu işleri artık!

kes
dry up
kes
basketball shoe, (high-topped) sneaker
kes
cut#off
kes
exscind
kes
lance
kes
trephine
kes
shutt#off
kes
slit

Tom slit his own throat. - Tom kendi boğazını kesti.

The police think that Tom was stabbed before his throat was slit. - Polisler onun gırtlağı kesilmeden önce, Tom'un bıçaklandığını düşünmektedir.

kes
trepan
kes
shutt off
kes
gash
kes
cut it out

You're not a child anymore so cut it out! - Artık bir çocuk değilsin bu yüzden kes artık.

kes
heckle
kes
resect
kesilmek
to stop, end; to be interrupted
kesilmek
cease
kesilmek
stop
kesilmek
(for water, gas, electricity) to be cut off, stop flowing
kesilmek
be interrupted
kesilmek
close down
kesilmek
to be exhausted, be tired out
kesilmek
slang to spend (money) gambling. Kesilen baş (bir daha) yerine konmaz. (Atasözü) What's done is done
kesilmek
sour
kesilmek
slang to like, be pleased by, be attracted to
kesilmek
curdle
kesilmek
turn sour
kesilmek
clot
kesilmek
let up
kesilmek
shear
kesilmek
to lose (appetite, strength)
kesilmek
die down
kesilmek
(süt) set
kesilmek
to curdle, sour
kesilmek
go sour
kesilmek
surcease
kesilmek
suddenly to start to act like
kesilmek
to be clipped; to be sheared
kesilmek
go down
kesilmek
drop
kesilmek
intermit
kesilmek
to be cut; to be clipped; to be sheared; to be exhausted; (süt) to curdle; to cease, to stop; to be interrupted; to become; to present oneself as, to pretend to be; (ışıklar, vb.) to go off, to go out; to fall for sb, to go for sb/sth
kesilmek
suddenly to turn into, suddenly to become
kesilmek
die away
kesilmek
to stop, die down
kesilmek
fuzz
nefesi kesilme
(at) heave
otomatik kesilme
automatic interrupt
soluğu kesilme
gasp
sütten kesilme
delactation
taş kesilme
fossilization
taş kesilme
petrifaction
İngilizce - İngilizce

kesilme teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

kes
the kestrel
Kes
kes
kes
Uncut hair, one of the five physical symbols that a Khalsa Sikh must have It is a symbol of spirituality
kes
The ISO 4217 currency code for the Kenyan Shilling
kes
Unshorn Hair
Türkçe - Türkçe
Kesilmek işi
(Hukuk) İNKITA
(Osmanlı Dönemi) BÜTU'
(Osmanlı Dönemi) İNCİZAZ
(Osmanlı Dönemi) İNFİTAM
(Osmanlı Dönemi) İNFİSAM
(Osmanlı Dönemi) REKU'
KES
(Osmanlı Dönemi) f. İnsan. Kişi
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) IHTİZAL
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) TEHACÜR
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) TAFAZZU'
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) ZERM
Kesilmek
katolunmak
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) TASARRUM
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) TAKAZZUB
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) TEHESSÜM
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) IHTİRAM
Kesilmek
(Osmanlı Dönemi) TEVEZZÜL
Kesilmek
makaslanmak
kes
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman
kes
Kapalı jimnastik ayakkabısı
kes
Yakmak için kullanılan iri saman
kes
Hayvanların yemeyip bıraktıkları iri saman
kes
Yonca samanı
kes
Dövülerek saman yapılan ot
kes
Ayak bileklerini de içine alan kapalı jimnastik ayakkabısı
kes
Samanın irisi
kes
Fiğ ve otlardan yapılan saman
kes
Jimnastik ayakkabısı
kes
Dikenlerden yapılan hayvan yemi
kesilmek
Durmak
kesilmek
Gibi olmak, benzemek, dönmek: "Senelerden beri, hizmetçinin, sütninenin türlü çeşidi ile uğraşa uğraşa insan sarrafı kesilmiş."- R. N. Güntekin. İçindeki maddeler birbirinden ayrılıp bozulmak
kesilmek
Yoksun kalmak
kesilmek
Akım gelmez olmak: "Dışarıdan biri mi geldi de onları söndürdü, yoksa şehir cereyanı mı kesilmiş?"- R. N. Güntekin
kesilmek
Sünnet olmak: "Galip Baba, çeker gider, diye çocuk kesilinceye dek böyle yapmayı uygun görmüştü."- M. İzgü
kesilmek
Akmaz olmak
kesilmek
Son veya aralık verilmek
kesilmek
Sünnet olmak
kesilmek
Çok beğenmek, çok hoşlanmak
kesilmek
Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak: "Sonunda elleri, ayakları yorgunluktan kesilerek uzanıyorlardı yattıkları hasırlara."- N. Cumalı
kesilmek
Dinmek, sona ermek
kesilmek
Kendini herhangi bir şey gibi göstermek
kesilmek
Kendinden önceki kelimeyi "olmak" anlamıyla pekiştirir
kesilmek
Gibi olmak, benzemek, dönmek
kesilmek
Dinmek: "Rüzgâr kesilmiş, toprak üstüne yalın ayak basılmayacak kadar ısınmıştı."- N. Cumalı
kesilmek
Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak
kesilmek
Durmak: "Muazzez cevap vermedi ve münakaşa kesildi."- P. Safa. Çok beğenmek, çok hoşlanmak
kesilmek
Kendinden önceki kelimeyi "olmak" anlamıyla pekiştirir: "Acele yürümeden nefesi tıkanmış ve heyecandan yüzü kıpkırmızı kesilmiş bir hâlde ihtiyarın yanına girdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
kesilmek
Kendini herhangi bir şey gibi göstermek: "Üçüncü gün sabahı, o bir kuzu oldu, ben bir iradeli aslan kesildim."- A.Gündüz
kesilmek
Akım gelmez olmak
kesilmek
İçindeki maddeler birbirinden ayrılıp bozulmak
kesilmek
Yoksun kalmak: "Çocuk yiyip içmeden kesildi."- R. N. Güntekin
kesilmek
Kesme işi yapılmak
kesilmek
Sona ermek: "Tam umudumuz kesilecek gibi olup da epey üzüldükten sonra kapı tokmağı tak ederdi."- H. R. Gürpınar
kesilmek
Tutulmak, kapatılmak
kesilme