Nobody is his own enemy.
- Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir.
She is her own worst enemy.
- O kendisinin en kötü düşmanıdır.
He saved the boy at the risk of his own life.
- Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
I saw it with my own eyes.
- Onu kendi gözlerimle gördüm.
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
One ought to be true to oneself.
- İnsan kendine karşı dürüst olmalı.
It's very difficult to know oneself.
- Kendini bilmek çok zordur.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
She said NO to herself. She said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
Every fox praises its tail.
- Herkes kendi yaptığıyla övünür.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
- Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
Crises do not automatically produce the right recipes against them.
- Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.
It happens automatically.
- Bu kendiliğinden olur.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent.
- Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
He was unconscious for several days.
- Birkaç gündür kendinde değildi.
I've also done the same thing several times myself.
- Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.