kendisine

listen to the pronunciation of kendisine
Türkçe - İngilizce
herself

I think that girl cut her hair to give herself a new look. - Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.

Tom advised Mary to take better care of herself. - Tom, Mary'ye kendisine daha iyi bakmasını tavsiye etti.

A self-important female

What's herself up to this time?.

her; the female object of a verb or preposition that also appears as the subject

She injured herself.

she; an intensive repetition of the female subject, often used to indicate the exclusiveness of that person as the only satisfier of the predicate

She was injured herself.

{p} the female personal pronoun
pron. her own person; on her own person; to her own person; by her own person; from her own person
You use herself to refer to a woman, girl, or female animal. She let herself out of the room Jennifer believes she will move out on her own when she is financially able to support herself Robin didn't feel good about herself
Herself is sometimes used to refer to a country or nation. Britain's dream of herself began to fade
Her own proper, true, or real character; hence, her right, or sane, mind; as, the woman was deranged, but she is now herself again; she has come to herself
Herself is a third person singular reflexive pronoun. Herself is used when the object of a verb or preposition refers to the same person as the subject of the verb, except in meaning 3
In written English, herself is sometimes used to refer to a person without saying whether that person is a man or a woman. Some people dislike this use and prefer to use `himself or herself' or `themselves'. How can anyone blame her for actions for which she feels herself to be in no way responsible?
An emphasized form of the third person feminine pronoun; used as a subject with she; as, she herself will bear the blame; also used alone in the predicate, either in the nominative or objective case; as, it is herself; she blames herself
emphasis You use herself to emphasize the person or thing that you are referring to. Herself is sometimes used instead of `her' as the object of a verb or preposition. She's so beautiful herself She herself was not a keen gardener
kendi
own

He saved the boy at the risk of his own life. - Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain. - Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

kendi
self

The man pleaded self-defence. - Adam kendini savunmak için yalvardı.

Self-help is the best help. - Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.

kendisine mal gönderilen
consignee
kendisine ödenecek olan kişi
(Ticaret) payee
kendisine özgü
(Ticaret) sui generis
kendisine söylenilmek
tell him be called
kendisine miras kalan şahıs
(Kanun) heir
kendisine yapılan
self-inflicted
kendi kendisine
by himself, all alone
kendi
respective

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

kendi
oneself

We should tell the children how to defend oneself. - Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.

The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself. - Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.

kendi
herself

She soon adjusted herself to village life. - Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

kendi
himself

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
its

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

Every fox praises its tail. - Herkes kendi yaptığıyla övünür.

kendi
of one's own
kendi
itself

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past. - Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

kendi
auto

Crises do not automatically produce the right recipes against them. - Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.

Tom was signing autographs in front of the theater. - Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.

kendi
him

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

kendi
{s} simple

Why? That was the simple question everyone was asking themselves. - Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.

First of all, please do a simple self-introduction. - Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.

kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

She said NO to herself. She said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
several

Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language. - Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar.

Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer. - Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.

Kendi
my own

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

From my own experience, illness often comes from sleeplessness. - Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.

kendi
he; she
kendi
his own
kendi
to own

I hope to own my own house someday. - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

kendi
pwn
kendi
one's own
işbu antlaşma tarafından kendisine verilen yetkilerin sınırları içinde
(Hukuk) within the limits of the powers conferred by this treaty
kendi
self; own; in person
kendi
self, oneself
kendi
eigen
kendi
he
komisyon tarafından kendisine verilen görevler
(Hukuk) tasks assigned to it by the commission
İngilizce - İngilizce

kendisine teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
Türkçe - Türkçe
kendi kendine

Kendi kendine Fransızca öğrendi. - Kendisine Fransızca öğretti.

kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar
kendisine