keşfetme

listen to the pronunciation of keşfetme
Türkçe - İngilizce
(Bilgisayar) explore

I want to explore the world and go on an adventure. - Dünyayı keşfetmek ve bir maceraya devam etmek istiyorum.

He hopes to explore the uninhabited island. - Issız adayı keşfetmeyi umuyor.

uncovering
scouting
strike
espial
keşfetmek
explore

The scientists used a bathysphere to explore the depths of the ocean. - Bilim adamları okyanusun derinliklerini keşfetmek için bir batisfer kullandılar.

I would really like to explore this cave. - Ben gerçekten bu mağarayı keşfetmek istiyorum.

keşfetmek
{f} discover

He risked his whole fortune to discover new oil fields. - Yeni petrol sahalarını keşfetmek için tüm servetini riske attı.

The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them. - Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.

keşfetmek
find out
keşfetmek
find
keşfetmek
{f} detect
keşfetmek
expose
keşfetmek
disclose
keşfetmek
scry
keşfetmek
turn up
keşfetmek
trace
keşfetmek
reconnoiter
keşfet
descry
keşfet
{f} reconnoitering
keşfet
{f} scout
keşfet
suss out
keşfet
discover

The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world. - Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.

He discovered a new star. - Yeni bir yıldız keşfetti.

keşfet
{f} scouting
keşfet
{f} exploring

Hunting, underwater diving, fishing and exploring are among his interests. - Avcılık, sualtı dalış, balıkçılık ve keşfetme onun ilgi alanları arasındadır.

I am looking forward to exploring this country and having many adventures. - Bu ülkeyi keşfetmeyi ve bir sürü macera yaşamayı sabırsızlıkla bekliyorum.

keşfet
explore

He hopes to explore the uninhabited island. - Issız adayı keşfetmeyi umuyor.

He wants to explore the uninhabited island. - O, ıssız ada keşfetmek istiyor.

keşfet
reconnoiter
keşfetmek
devise
keşfetmek
put one's finger on
keşfetmek
crack
keşfetmek
guess
keşfetmek
to discover

We have yet to discover an effective remedy for cancer. - Biz hâlâ kanser için etkili bir tedavi keşfetmek zorundayız.

He risked his whole fortune to discover new oil fields. - Yeni petrol sahalarını keşfetmek için tüm servetini riske attı.

keşfetmek
discovering

Learning another language means discovering a new world. - Başka bir dil öğrenmek, yeni bir dünya keşfetmek demektir.

keşfet
descried
keşfet
ascertain
keşfet
reconnoitre
keşfet
sussout
keşfetmek
scout
keşfetmek
search out
keşfetmek
hit off
keşfetmek
dig out
keşfetmek
descry
keşfetmek
cipher out
keşfetmek
to discover (something new); to find out (a secret)
keşfetmek
work out
keşfetmek
study out
Türkçe - Türkçe
Keşfetmek işi
Keşfetmek
(Osmanlı Dönemi) HASR
keşfetmek
Var olduğu bilinmeyen bir şeyi bulmak
keşfetmek
Var olduğu bilinmeyen bir şeyi bulmak: "İki genç kadın, birbirlerini keşfeden iki yalnız çocuk gibi memnundular."- H. E. Adıvar
keşfetme