kazanılan

listen to the pronunciation of kazanılan
Türkçe - İngilizce
(Bilgisayar) wins
(Ticaret) acquired

You might not like this beer at first. It's an acquired taste. - Önce bu biradan hoşlanmayabilirsin. Bu sonradan kazanılan bir tat.

Someone told me that Albert Einstein said, Common sense is the collection of prejudices acquired by age eighteen. - Birisi bana Albert Einstein'ın Sağduyu on sekiz yaşında kazanılan ön yargıların birikimidir. dediğini söyledi.

kazan
boiler
kazanılan süre
time gained
hizmet karşılığı kazanılan şey
reward
sonradan kazanılan
acquired

You might not like this beer at first. It's an acquired taste. - Önce bu biradan hoşlanmayabilirsin. Bu sonradan kazanılan bir tat.

kazan
cauldron

The cauldron was steaming and bubbling. - Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.

The witch is stirring her cauldron. - Cadı, kazanını karıştırıyor.

kazan
earn

Does Tom earn enough money to live in the city? - Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?

He earns his living by teaching English. - Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.

kazan
{f} won

In 1958, Brazil won its first World Cup victory. - 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.

Tom won $10,000 in the lottery. - Tom piyangoda 10.000 dolar kazandı.

zaman aşımı ile kazanılan hak
positive prescription
zaman aşımı ile kazanılan hak
prescription
zamanla kazanılan
acquired
kazan
(Gıda) batch
kazan
(Gıda) cooker
kazan
{f} win

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

White to play and win. - Sıra beyazda ve kazandı.

kazan
kier
kazan
{f} gaining

You're not gaining anything by doing so. - Öyle yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun.

The city is gaining popularity as a major tourist destination. - Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.

kazan
{f} winning

That team has little, if any, chance of winning. - O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.

Finding a decent man is more difficult than winning a lottery. - Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.

kazan
{f} earned

He earned money by delivering newspapers. - O, gazete dağıtarak para kazandı.

This is more than I have earned. - Bu, kazandığımdan daha fazla.

kazan
{f} gain

When we are praised, we gain confidence. - Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.

Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny. - Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.

kazan
seether
kazan
vessel
deneyimle kazanılan
experimental
doğuştan hak kazanılan mülk
apanage
doğuştan hak kazanılan mülk
appanage
doğuştan kazanılan hak
birthright
kazan
boiler; furnace (containing a boiler)
kazan
kepçe: İstanbul kazan ben kepçe. I have searched all over Istanbul
kazan
caldron, cauldron, large kettle
kazan
caldron
kazan
bowl

Who won the Super Bowl? - Amerikan futbolu şampiyonluğunu kim kazandı?

The Denver Broncos have won the Super Bowl. - Denver Broncos, Super Bowl'u kazandı.

kazan
cauldron, kettle; boiler, kier
kazan
(Tekstil) kettle
kazan
gross
kolay kazanılan başarı
walkover
kolay kazanılan başarı
walkaway
kolay kazanılan galibiyet
romp
kolay kazanılan şey
snip
maaştan hariç kazanılan para
perquisite
maaştan hariç kazanılan para
perk
sonradan kazanılan özellik
acquired characteristic
suyun çekilmesiyle kazanılan toprak
dereliction
zamanla kazanılan nitelik
acquirement
zamanla kazanılan nitelik
acquired characteristic
zamanla kazanılan zevk
acquired taste
öldükten sonra kazanılan ün
posthumous fame
İngilizce - İngilizce

kazanılan teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Kazan
City in Russia, capital of Tatarstan, Russia
Kazan
City in Russia, administrative center of Tatarstan, Russia
Kazan
Turkish-born American stage and film director whose credits include Williams's A Streetcar Named Desire (1947) and the movies On the Waterfront (1954) and East of Eden (1955). City (pop., 2001 est.: 1,090,200), capital of the Tatarstan republic, western Russia. Located at the confluence of the Volga and Kazanka rivers, it was founded in the 13th century by Mongols of the Golden Horde; it became the capital of an independent khanate in the 15th century. In 1552 Ivan IV (the Terrible) captured Kazan and subjugated the khanate. The city was burned in a revolt (1773-74), but after its reconstruction it grew in importance as a trading centre, and by the beginning of the 20th century it was one of the chief manufacturing cities of Russia
Kazan
{i} city west-central Russia on the Volga river; family name; Elia Kazan (1909-2003), Turkish born United States movie and stage director and author of Greek parentage
kazan
an industrial city in the European part of Russia
Türkçe - Türkçe

kazanılan teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

KAZAN
(Osmanlı Dönemi) (KEVZÂN) Semiz şişman kimse
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap
kazan
Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı kapalı kap
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap: "Koca bir kazan patates kaynattık."- A. Gündüz
kazan
Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer
kazanılan