kaynaklı teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- welded
- originating from
- patched (rubber)
- welding
- weldments
- of weld
- kaynak
- fund
He went abroad to raise fund for the project.
- Projeye kaynak toplamak için yurt dışına gitti.
When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
- Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- kaynak
- {i} resource
We have limited resources.
- Sınırlı kaynaklarımız var.
Water, forests, and minerals are important natural resources.
- Su, ormanlar ve mineraller önemli doğal kaynaklardır.
- kaynak
- {i} source
Tatoeba is open source software.
- Tatoeba açık kaynak yazılımdır.
Don't add sentences from copyrighted sources.
- Telifli kaynaklardan cümleler eklemeyin.
- kaynak
- weld
This door has been welded shut.
- Bu kapı kaynakla kapatıldı.
Tom said that he thought Mary knew how to weld.
- Tom Mary'nin nasıl kaynak yapacağını bildiğini sandığını söyledi.
- kaynak
- spring
The water from the spring is very pure.
- Kaynak suyu çok temiz.
This is pure spring water.
- Bu saf kaynak suyudur.
- kaynaklı cer dişlisi
- weld-on rim
- kaynak
- {i} fountain
- kaynak
- source, origin
- kaynak
- basis
- kaynak
- roots
- kaynak
- seeds
- kaynak
- written source (of information)
- kaynak
- spring, fountain " memba; origin" " menşe; source
- kaynak
- {i} reserve
- kaynak
- mother
- besin kaynaklı
- food borne
- bitki kaynaklı
- vegetative
- bitki kaynaklı
- (Denizbilim) phyto
- bitki kaynaklı
- (Biyokimya) phyto-
- bitkisel kaynaklı
- vegetative
- bitkisel kaynaklı
- galenic
- bitkisel kaynaklı
- vegetal
- insan kaynaklı
- anthropogenically
- kaynak
- (Bilgisayar) newsfeed
- kaynak
- (Bilgisayar) from
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
Your headache comes from overwork.
- Baş ağrın aşırı çalışmaktan kaynaklanıyor.
- kaynak
- well
- kaynak
- transferal
- kaynak
- (Bilgisayar) news aggregator
- kaynak
- root-stock
- kaynak
- (Bilgisayar) aggregator
- kaynak
- literature
- kaynak
- (İnşaat) seaming
- kaynak
- (Askeri) breeder
- kaynak
- headwaters
- kaynak
- (İnşaat,Teknik) seam
- kaynak
- (Bilgisayar) feed reader
- kaynak
- font
- kaynak
- contact
- kaynak
- reference
- kaynak
- mine
The province is rich in mineral resources.
- İl, maden kaynaklarınca zengindir.
Fruit and vegetables are a good source of vitamins, minerals and fibre.
- Meyve ve sebzeler vitamin, mineral ve lif için iyi bir kaynaktır.
- kaynak
- well-spring
- kaynak
- storehouse
- kaynak
- (Tıp) origo
- kaynak
- (Ticaret) equity
- kaynak
- supply
No supply is unlimited.
- Hiçbir kaynak sınırsız değildir.
- kaynak
- (Bilgisayar) originator
- kaynak
- source,resource
- kaynak
- {i} context
- spiral kaynaklı
- spiral welded
- bitki kaynaklı
- herbal
- bitkisel kaynaklı
- herbal
- kaynak
- birth
Sami's birth resulted from an extramarital affair.
- Sami'nin doğumu evlilik dışı bir ilişkiden kaynaklandı.
- kaynak
- seed
- kaynak
- provenance
- kaynak
- root
- kaynak
- rise
This river rises in the mountains in Nagano.
- Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
- bitki kaynaklı
- vegetable
- bitkisel kaynaklı
- vegetable
- kaynak
- fount
- kaynak
- (Mühendislik) welding
- kaynak
- to source
- kaynak
- the sourcing
- kaynak
- funding
- KAYNAK
- (Askeri) source data
- besin kaynaklı hastalık
- foodborne disease
- bindirme kaynaklı boru
- lap-welded tube
- boyun kaynaklı flanş
- weld neck flange
- cinsiyet kaynaklı
- sex-based
- duygu kaynaklı tutumlar
- affectively based attitudes
- dış kaynaklı
- exterior
- dış kaynaklı
- outside
- dış kaynaklı sermaye
- hot money
- dış kaynaklı sermaye
- outside capital
- fon kaynaklı kredi
- (Ticaret) loan of funds originated
- fon kaynaklı krediler
- (Ticaret) loans of funds originated
- kaynak
- headspring
- kaynak
- parent
- kaynak
- bottom
- kaynak
- beginning
The supplies are beginning to give out.
- Kaynaklar tükenmeye başlıyor.
- kaynak
- fountainhead, source (of a stream or river); spring
- kaynak
- patch, patched place (on rubber)
- kaynak
- patching (rubber)
- kaynak
- paternity
- kaynak
- chapter and verse
- kaynak
- grass roots
- kaynak
- principle
- kaynak
- inquiries
- kaynak
- origin
This tradition originates from China.
- Bu gelenek Çin'den kaynaklanır.
The fire originated from carelessness.
- Yangın dikkatsizlikten kaynaklanıyordu.
- kaynak
- authorship
- kaynak
- (haber) quarter
- kaynak
- weld, welded place
- kaynak
- resource , source
- kaynak
- root stock
- kaynak
- {i} Genesis
- kaynak
- {i} spore
- kaynak
- {i} wellspring
- kaynak
- {i} wellhead
- kaynak
- source material
- kaynak
- fountainhead
- kaynak
- provenience
- kaynak
- fountain head
- kaynak
- springhead
- kaynak
- original
- kaynak
- {i} womb
- kaynak
- source of supply
- mezhep kaynaklı
- (Politika, Siyaset) sectarian
- pons kaynaklı gliyom
- (Tıp) pons glioma
- psikolojik kaynaklı
- (bedensel rahatsızlık) psychosomatic
- serum kaynaklı
- (Tıp) serumal
- sinir sistemi kaynaklı
- (Tıp) neurogen
- spiral kaynaklı boru
- spiral welded pipe
- stres kaynaklı
- stress related
- toplum kaynaklı
- community-onset
- uyuşturucu kaynaklı hastalık veya yaralanma
- (Askeri) incapacitating illness or injury
- yerli kaynaklı olmayan
- non-domestic origin
- yerli kaynaklı olmayan
- nonlocal origin
- zengin kaynaklı
- resourceful
I think Tom is resourceful.
- Ben Tom'un zengin kaynaklı olduğunu düşünürüm.
- çok kaynaklı sermayeler toplamı
- omnium
- öz-kaynaklı
- (Tıp) autologous