It's better to walk back than to get lost.
- Kaybolmaktansa geri dönmek daha iyidir.
When traveling, it is easy to get lost.
- Seyahat ederken, kaybolmak kolaydır.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
I wanted to disappear.
- Ortadan kaybolmak istedim.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
Tom disappeared without a trace.
- Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
Does globalisation mean the disappearance of local sluts?
- Küreselleşme, yerel fahişelerin kaybolması anlamına mı geliyor?
There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
- Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
The fog began to disappear around ten o'clock.
- Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.