Forced disappearance is a crime against humanity.
- Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.
Tom is a person of interest in Mary's disappearance.
- Tom, Mary'nin kaybolmasında ilgi çeken bir kişidir.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
Old customs keep disappearing.
- Eski gelenekler kaybolmaya devam ediyor.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
When traveling, it is easy to get lost.
- Seyahat ederken, kaybolmak kolaydır.
We don't want to get lost.
- Kaybolmak istemiyoruz.
I want to leave, disappear, forget everything and everyone.
- Ben her şeyi ve herkesi unutmak, kaybolmak ve terk etmek istiyorum.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
Tom disappeared without a trace.
- Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
- Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
We are going to look into the disappearance of the money.
- Paranın gözden kaybolmasını soruşturacağız.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
Wherever I may go, I will get lost.
- Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.