kaybederek

listen to the pronunciation of kaybederek
Türkçe - İngilizce
losing

If you aren't careful about what you eat, you'll put back on all the weight that you spent so much time losing. - Eğer ne yediğine dikkat etmezsen, bu kadar uzun zaman kaybederek verdiğin bütün kiloyu geri alacaksın.

Tom swerved hard, losing control of his car. - Tom arabasının kontrolünü kaybederek yoldan çıktı.

That loses or lose, or has or have lost

Being on the losing team is disappointing.

Present participle of lose
Causing or incurring loss; as, a losing game or business
Given to flattery or deceit; flattering; cozening
{i} misplacing
The action of the verb to lose
kaybet
lose

The yen is expected to lose value against the dollar. - Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.

Don't lose confidence, Mike. - Güvenini kaybetme, Mike.

kaybet
mislay
kaybet
{f} losing

I can't talk with my father without losing my temper. - Kendimi kaybetmeden babamla konuşamam.

Losing his balance from a sudden gust of wind, the tightrope walker fell to his death. - Ani bir fırtınadan dengesini kaybettiği için, ip cambazı ölümüne düştü.

kaybet
{f} lost

Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas. - Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.

Tom lost no time in parting with the money. - Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.

kaybet
forfeit
kaybet
mislaid

I've mislaid my watch. - Kol saatimi kaybettim.

kaybederek