I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
They went rock climbing.
- Onlar kayalıklara tırmanmaya gitti.
The ship was wrecked on the rocks.
- Gemi, kayalara çarpmış.
I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.
- Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.
Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.
- Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.
If plants and stones are in the water then this will happen: the plants float and the rocks sink.
- Eğer bitkiler ve taşlar suda ise o zaman bu olur: bitkiler yüzer ve kayalar batar.
Tom sat alone on a boulder.
- Tom bir kaya parçasının üzerine tek başına oturdu.
Mr Sato was standing on top of a boulder.
- Bay Sato bir kayanın tepesinde duruyordu.