Indifference is like the ice on the poles: it kills everything.
- Kayıtsızlık kutuplardaki buz gibidir: her şeyi öldürür.
She assumed an air of indifference.
- O kayıtsızlık hakkında bir hava üstlendi.
Lots of people in Japan are indifferent to politics.
- Japonya'da bir sürü insan siyasete kayıtsız.
I'm totally indifferent to it.
- Ben ona tamamen kayıtsız değilim.
Having too many apathetic consumers is a danger for the economy.
- Çok fazla kayıtsız tüketici olması ekonomi için bir tehlikedir.
I was really apathetic at first.
- İlk başta gerçekten kayıtsızdım.
Do you love me unconditionally?
- Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?
Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.