I shouldn't have to put up with this noise.
- Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım.
The way I see it, if you want the rainbow, you gotta put up with the rain.
- Anladığım kadarıyla gökkuşağı görmek istiyorsanız yağmura katlanmak zorundasınız.
What can't be cured must be endured.
- Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
It's hard to endure the boastings of the French.
- Fransız palavralarına katlanmak zordur.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
Love is like the measles. We all have to go through it.
- Aşk kızamık gibidir. Hepimiz ona katlanmak zorundayız.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
Bearing can be unbearable.
- Katlanma dayanılmaz olabilir.
They will not stand for such treatment.
- Böylesine bir muameleye katlanmazlar.
I will not stand for this.
- Buna katlanmayacağım.