I saw him coming upstairs.
- Onu üst kata gelişini gördüm.
She called down from upstairs to ask what the noise was about.
- O, gürültünün ne hakkında olduğunu sormak için üst kattan seslendi.
Kate was surprised by Brian's story.
- Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
I live in a two story house.
- Ben iki katlı bir evde yaşarım.
Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
- Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
Tom took a folded piece of paper out of his shirt pocket.
- Tom gömlek cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı.
Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital.
- Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.
The young woman, after running up the stairs, opened the door of the house.
- Genç kız, üst kata çıktıktan sonra, evin kapısını açtı.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
I shouldn't have doubled the recipe.
- Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
I live on the first floor.
- Zemin katta oturuyorum.
In my new house, the living room is on the ground floor and the bedroom is on the first floor.
- Yeni evimde oturma odası zemin katta ve yatak odası birinci katta.
The library is on the 4th floor.
- Kütüphane 4. kattadır.
A fire broke out on the first floor.
- Birinci katta bir yangın patlak verdi.
I left my dictionary downstairs.
- Sözlüğümü alt katta bırakmışım.
We heard him come downstairs.
- Onun alt kata geldiğini duyduk.
We went downstairs to have breakfast.
- Kahvaltı yapmak için aşağı kata indik.
I'll be waiting downstairs.
- Aşağı katta bekliyor olacağım.
A fire broke out on the first floor.
- Birinci katta bir yangın patlak verdi.
It's on the first floor of that building.
- O, o binanın birinci katında.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
My flat is on the third floor.
- Benim dairem üçüncü katta.
Do you have a flat or a house?
- Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?
Sami falls into that category of people.
- Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
Church participation has fallen.
- Kilise katılımı düştü.
Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing.
- Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.
The cerebral cortex is the brain's outer layer.
- Serebral korteks beynin dış katmanıdır.
The house needs a new coat of paint.
- Evin yeni bir kat boyaya ihtiyacı var.
Tom left his coat downstairs.
- Tom ceketini alt katta bıraktı.
The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
The restaurant is on the ground floor.
- Restoran zemin katta.
There's no hot water on the fourth floor, but there is on the ground floor.
- Dördüncü katta sıcak su yok ama zemin katta var.
The number of temporary workers has almost tripled since 2003.
- Geçici işçilerin sayısı 2003'ten beri neredeyse üç katına ulaştı.
Since the Industrial Revolution, the world population has more than tripled.
- Sanayi devriminden beri dünya nüfusu üç kattan daha fazla arttı.
The national debt has trebled in the last ten years.
- Ulusal borç son on yılda üç katına çıkmıştır.
During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.