We have to make a decision soon.
- Yakında bir karar vermek zorundayız.
Tom seems to be unwilling to make a decision.
- Tom karar vermek için isteksiz görünüyor.
It rests with you to decide whom to choose for the job.
- İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
In the first place we have to decide on the name.
- İlk olarak isim üzerinde karar vermek zorundayız.
Now is when you have to make up your mind.
- Şimdi karar vermek zorunda olduğunuz zaman.
You don't have to make up your mind right now.
- Şu anda karar vermek zorunda değilsin.