karanlığın teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- darkness
- The state or quality of reflecting little light, of tending to a blackish or brownish color
- The product of being dark
- Evilness, lack of understanding or compassion, reference to death or suffering
- {n} want of light, obscurity, wickedness
- A state of ignorance or error, especially on moral or religious subjects; hence, wickedness; impurity
- Necromancer darkness DOT, which includes a movement imparing effect
- The world in which sin lives in
- Fuin
- an unenlightened state; "he was in the dark concerning their intentions"; "his lectures dispelled the darkness"
- The state of being dark; lack of light
- having a dark or somber color
- a swarthy complexion
- a swarthy complexion having a dark or somber color an unilluminated area; "he moved off into the darkness
- an unilluminated area; "he moved off into the darkness"
- -Satan's realm, usually associated with evil and deception
- The absence of light; blackness; obscurity; gloom
- gloom
- {i} lack of light, dimness; gloom; obscurity
- Ignorance, without the Guru, there is darkness without the
- karanlık
- darkness
A form appeared in the darkness.
- Karanlıkta bir şekil belirdi.
The twilight merged into darkness.
- Alacakaranlık karanlıkla birleşti.
- karanlık
- {i} dark
She is very afraid of the dark.
- O, karanlıktan çok korkar.
Bats usually fly in the dark.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.
- karanlık
- {s} funny
- karanlık
- gloomy
The sky is gloomy and gray - a typical rainy-season sky.
- Gökyüzü karanlık ve gri - Tipik bir yağışlı mevsim havası.
The gloomy house was like a ghost.
- Karanlık ev bir hayalet gibiydi.
- karanlık
- dingy
- karanlık
- (Aydınlatma) dim
We saw a dim light in the darkness.
- Karanlıkta loş bir ışık gördük.
- karanlık
- fishy
- karanlık
- {i} night
We lay down on the grass and stared at the night sky.
- Çimlere uzanıp karanlık gökyüzüne doğru baktık.
It was a dark, moonless night.
- Aysız gece karanlıktı.
- karanlık
- shadowy
The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
- Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- karanlık
- sombre
- karanlık
- gloom
The sky is gloomy and gray - a typical rainy-season sky.
- Gökyüzü karanlık ve gri - Tipik bir yağışlı mevsim havası.
The gloomy house was like a ghost.
- Karanlık ev bir hayalet gibiydi.
- karanlık
- murkiness
- karanlık
- shade
- karanlık
- tenebrious
- karanlık
- sombreness
- karanlık
- obscure
- karanlık
- funerary
- karanlık
- mistiness
- karanlık
- obscureness
- karanlık
- obscurity
- karanlık
- deepness
- karanlık
- sullen
- karanlık
- equivocal
- Karanlık
- tamus
- karanlık
- foggy
- karanlık
- obscure, unclarified
- karanlık
- dark, gloomy; obscure, murky, dreamy; the dark, darkness, gloom
- karanlık
- dark, without light
- karanlık
- inkiness
- karanlık
- somberness
- karanlık
- the dark, darkness; dark place
- karanlık
- gloominess
- karanlık
- dun
- karanlık
- tenebrous
- karanlık
- dusky
- karanlık
- murky
Police searched the murky lake.
- Polisler karanlık gölü aradı.
- karanlık
- shady
- karanlık
- darkling
- karanlık
- deep
It was a deep darkness.
- Bu derin bir karanlıktı.
- karanlık
- clouded
- karanlık
- obscuration
- karanlık
- murk
Police searched the murky lake.
- Polisler karanlık gölü aradı.
- karanlık
- shadow
A dark shadow passed behind Tom.
- Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.
The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
- Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- karanlık
- unlit
- karanlık
- underexposed
- karanlık
- funny peculiar
- karanlık
- dangerous
I've heard that it's dangerous to be walking alone on Park Street after dark.
- Karanlıktan sonra Park Caddesi'nde yalnız yürümenin tehlikeli olduğunu duydum.
- karanlık
- pitchy
- karanlık
- bad, wicked
- karanlık
- somber
- karanlık
- fuscous
- karanlık
- blackout
- karanlık
- caliginous
- karanlık
- stygian
- karanlık
- doubtful
- karanlık
- dreamy