karşısına

listen to the pronunciation of karşısına
Türkçe - İngilizce

karşısına teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

karşı
{e} against

Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her. - Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.

My university friend is against terror. - Üniversite arkadaşım terör karşıtı.

karşı
{e} versus

The exchange rate of the dollar versus the euro has declined. - Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.

karşısına dikilmek
1. to stand facing (someone). 2. to oppose
karşısına dikilmek
plant oneself in front of smb
karşısına koymak
oppose
karşısına çıkmak
1. to appear suddenly in front of (one). 2. to oppose
karşı
{s} opponent

Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops. - Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.

Lincoln welcomed his old political opponent. - Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.

karşı
{s} contrary

There is no evidence to the contrary. - Hiçbir karşıt kanıt yoktur.

karşı
opposite; against; contrary; discordant; facing; toward, towards, to opposite side
karşı
opposite

Whose house is opposite to yours? - Kimin evi seninkinin karşısında?

Tom sat opposite Mary. - Tom Mary'nin karşısına oturdu.

karşı
counter

There was no counterevidence. - Hiçbir karşı delil yoktu.

The slogan for the day dedicated to counter extremism was, rainbow colours instead of brown. - Aşırılığa karşı çıkmak için ithaf edilmiş gün için slogan kahverengi yerine gök kuşağı renkleri idi.

karşı
{e} towards

They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever. - Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.

Our feelings towards him are mixed. - Ona karşı duygularımız karışık.

karşı
before

I've met that girl before. - Daha önce o kızla karşılaştım.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

karşı
{e} to
karşı
in spite of the fact that
karşı
(Bilgisayar) disagree

You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual. - Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.

To be quite honest with you, I disagree with that statement. - Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.

karşı
(Biyokimya) trans

Compare the translation with the original. - Çeviriyi orijinali ile karşılaştırın.

One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written. - Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.

karşı
(Bilgisayar) remote
karşı
in contrast

In contrast to yesterday, it isn't hot at all today. - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.

karşı
adverse
karşı
averse
karşı
derogative
karşı
to counter
karşı
opposed to

He's opposed to racial discrimination. - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.

Tom is opposed to the plan. - Tom plana karşı çıkıyor.

karşı
agains

Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her. - Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.

I am against this project. - Ben bu projeye karşıyım.

Karşı
(Tıp) ante
hakim karşısına çıkmak
(Kanun) stand trial
hakim karşısına çıkmak
appear before magistrates
hakim karşısına çıkmak
go on trial
hakim karşısına çıkmak
appear in court
hakim karşısına çıkmak
appear before judge
karşı
anti

The anti-smoking law is just, in my opinion. - Bence, sigara karşıtı yasa makul.

Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar. - Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.

karşı
toward, to, for
karşı
against, as a cure for, as a countermeasure to
karşı
against, contrary to
karşı
con

I contended against falsehood. - Sahteciliğe karşı savaştım.

Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work. - Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.

karşı
toward

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever. - Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.

karşı
discordant
karşı
athwart
karşı
contra

The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries. - ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.

As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious. - Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.

karşı
gainst
karşı
facing, in the direction of, toward
karşı
for

Do not forget to meet me at the station. - Beni istasyonda karşılamayı unutma.

We must provide food and clothes for the victims. - Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.

karşı
counter-, anti-
karşı
opposing

Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline. - Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.

They are strongly opposing my proposal. - Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.

karşı
facing

Tom is facing a challenge. - Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.

Tom is facing financial problems. - Tom mali sorunlarla karşı karşıya.

karşı
opposed

I'm opposed to what he said. - Onun söylediğine karşıyım.

He's opposed to racial discrimination. - O, ırksal ayrımcılığa karşı çıktı.

karşı
repugnant
karşı
facing, opposite
karşı
derogate
karşı
with

My car looks shabby in comparison with his new one. - Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.

I met with my teacher in the theater. - Tiyatroda öğretmenimle karşılaştım.

rüzgârı karşısına alıp durmak
lie to
Türkçe - Türkçe

karşısına teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay. Ön, kat, huzur: "İkisi birden müdürün karşısına çıkarlar."- Y. Z. Ortaç
Karşı
alın
karşı
Bulunan yere göre önde, ileride olan
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi
karşı
Karşılık olarak, mukabil: "Bir ölüm haberine karşı ben, içimde bin ezinti, bin çöküntü duydum."- A. Ş. Hisar. İçin, hakkında: "Edebiyata karşı ilk alaka sizde nasıl ve ne zaman başladı?"- S. F. Abasıyanık. -e doğru: "Bir sabaha karşı yine çakal sesleriyle uyanmıştım."- S. F. Abasıyanık
karşı
Karşıt, zıt, muhalif
karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı
karşı
Doğru, sularında
karşı
İçin, hakkında
karşı
Yüzünü bir şeye doğru çevirerek
karşı
Ön, kat, huzur
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi: "Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor."- H. E. Adıvar
karşı
Karşılık olarak, mukabil
İngilizce - Türkçe

karşısına teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

objektif karşısına geçmek
pose for a camera
karşısına