karşında

listen to the pronunciation of karşında
Türkçe - İngilizce
in the face of
on the face of
despite, against, contrary to
in front of -, before -
karşı
{e} against

My university friend is against terror. - Üniversite arkadaşım terör karşıtı.

If God is with us, then who can be against us? - Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?

karşı
{e} versus

The exchange rate of the dollar versus the euro has declined. - Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.

karşı
{s} opponent

The candidate made wild accusations against his opponent. - Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.

He doesn't stand a chance against his opponent. - Onun rakibine karşı bir şansı yok.

karşı
{s} contrary

There is no evidence to the contrary. - Hiçbir karşıt kanıt yoktur.

karşı
opposite; against; contrary; discordant; facing; toward, towards, to opposite side
karşı
opposite

They live in the house opposite to ours. - Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.

His house is on the opposite side of the street. - Onu evi caddenin karşı tarafında.

karşı
counter

They didn't accept the counterproposal. - Onlar karşı teklifi kabul etmediler.

He countered their proposal with a surprising suggestion. - O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.

karşı
{e} towards

They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy. - Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.

They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever. - Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.

karşı
before

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

I've met that girl before. - Daha önce o kızla karşılaştım.

karşı
{e} to
karşı
in spite of the fact that
karşı
(Bilgisayar) disagree

You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual. - Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.

John Rutledge disagreed strongly. - John Rutledge şiddetle karşı çıktı.

karşı
(Biyokimya) trans

One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written. - Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.

Let's compare the translation with the original. - Çeviriyi orijinali ile karşılaştıralım.

karşı
(Bilgisayar) remote
karşı
in contrast

In contrast to yesterday, it isn't hot at all today. - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.

karşı
adverse
karşı
averse
karşı
derogative
karşı
to counter
karşı
opposed to

I'm opposed to what he said. - Onun söylediğine karşıyım.

He's opposed to racial discrimination. - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.

karşı
agains

If God is with us, then who can be against us? - Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?

You should save some money against a rainy day. - Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.

Karşı
(Tıp) ante
karşı
anti

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

The anti-smoking law is just, in my opinion. - Bence, sigara karşıtı yasa makul.

karşı
toward, to, for
karşı
against, as a cure for, as a countermeasure to
karşı
against, contrary to
karşı
con

I contended against falsehood. - Sahteciliğe karşı savaştım.

When meeting a person for the first time, keep the conversation light. - Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.

karşı
toward

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy. - Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.

karşı
discordant
karşı
athwart
karşı
contra

Never contradict your elders. - Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.

The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries. - ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.

karşı
gainst
karşı
facing, in the direction of, toward
karşı
for

When meeting a person for the first time, keep the conversation light. - Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.

We must provide food and clothes for the victims. - Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.

karşı
counter-, anti-
karşı
opposing

The controversial proposal has caused an intense war of words between the two opposing parties. - Tartışmalı öneri, iki karşıt parti arasında yoğun bir söz savaşına neden oldu.

I am willing to go on record as opposing nuclear tests. - Nükleer testlere karşı açıklamaya hazırım.

karşı
facing

Russia is facing great financial difficulties. - Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.

Tom is facing financial problems. - Tom mali sorunlarla karşı karşıya.

karşı
opposed

He's opposed to racial discrimination. - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.

I'm sorry, but I am opposed to this project. - Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.

karşı
repugnant
karşı
facing, opposite
karşı
derogate
karşı
with

My car looks shabby in comparison with his new one. - Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Türkçe - Türkçe

karşında teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay. Ön, kat, huzur: "İkisi birden müdürün karşısına çıkarlar."- Y. Z. Ortaç
Karşı
alın
karşı
Bulunan yere göre önde, ileride olan
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi
karşı
Karşılık olarak, mukabil: "Bir ölüm haberine karşı ben, içimde bin ezinti, bin çöküntü duydum."- A. Ş. Hisar. İçin, hakkında: "Edebiyata karşı ilk alaka sizde nasıl ve ne zaman başladı?"- S. F. Abasıyanık. -e doğru: "Bir sabaha karşı yine çakal sesleriyle uyanmıştım."- S. F. Abasıyanık
karşı
Karşıt, zıt, muhalif
karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı
karşı
Doğru, sularında
karşı
İçin, hakkında
karşı
Yüzünü bir şeye doğru çevirerek
karşı
Ön, kat, huzur
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi: "Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor."- H. E. Adıvar
karşı
Karşılık olarak, mukabil
karşında