karşına

listen to the pronunciation of karşına
Türkçe - İngilizce
to face
karşı
{e} against

Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her. - Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.

If God is with us, then who can be against us? - Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?

karşı
{e} versus

The exchange rate of the dollar versus the euro has declined. - Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.

karşı
{s} opponent

He doesn't stand a chance against his opponent. - Onun rakibine karşı bir şansı yok.

Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops. - Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.

karşı
{s} contrary

There is no evidence to the contrary. - Hiçbir karşıt kanıt yoktur.

karşı
opposite; against; contrary; discordant; facing; toward, towards, to opposite side
karşı
opposite

His house is on the opposite side of the street. - Onu evi caddenin karşı tarafında.

Tom sat opposite Mary. - Tom Mary'nin karşısına oturdu.

karşı
counter

The policeman discovered counterevidence. - Polis karşı delili keşfetti.

The slogan for the day dedicated to counter extremism was, rainbow colours instead of brown. - Aşırılığa karşı çıkmak için ithaf edilmiş gün için slogan kahverengi yerine gök kuşağı renkleri idi.

karşı
{e} towards

Our feelings towards him are mixed. - Ona karşı duygularımız karışık.

They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever. - Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.

karşı
before

I've met that girl before. - Daha önce o kızla karşılaştım.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

karşı
{e} to
karşı
in spite of the fact that
karşı
(Bilgisayar) disagree

John Rutledge disagreed strongly. - John Rutledge şiddetle karşı çıktı.

You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual. - Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.

karşı
(Biyokimya) trans

Let's compare the translation with the original. - Çeviriyi orijinali ile karşılaştıralım.

Compare your translation with the one on the blackboard. - Çevirini tahtada olanla karşılaştır.

karşı
(Bilgisayar) remote
karşı
in contrast

In contrast to yesterday, it isn't hot at all today. - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.

karşı
adverse
karşı
averse
karşı
derogative
karşı
to counter
karşı
opposed to

I'm opposed to what he said. - Onun söylediğine karşıyım.

He's opposed to racial discrimination. - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.

karşı
agains

You should save some money against a rainy day. - Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.

My university friend is against terror. - Üniversite arkadaşım terör karşıtı.

Karşı
(Tıp) ante
karşı
anti

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viruses. - Birçok kişi antibiyotiklerin virüslere karşı yararsız olduklarının farkında değiller.

karşı
toward, to, for
karşı
against, as a cure for, as a countermeasure to
karşı
against, contrary to
karşı
con

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work. - Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.

karşı
toward

The soldiers were disaffected toward the government. - Askerler hükümete karşı hoşnut değillerdi.

They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy. - Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.

karşı
discordant
karşı
athwart
karşı
contra

In contrast to yesterday, it isn't hot at all today. - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.

Never contradict your elders. - Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.

karşı
gainst
karşı
facing, in the direction of, toward
karşı
for

When meeting a person for the first time, keep the conversation light. - Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

karşı
counter-, anti-
karşı
opposing

Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline. - Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.

They are strongly opposing my proposal. - Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.

karşı
facing

Tom is facing a few serious problems. - Tom birkaç ciddi sorunla karşı karşıya.

Tom is facing financial problems. - Tom mali sorunlarla karşı karşıya.

karşı
opposed

I'm opposed to what he said. - Onun söylediğine karşıyım.

I'm sorry, but I am opposed to this project. - Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.

karşı
repugnant
karşı
facing, opposite
karşı
derogate
karşı
with

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

I met with my teacher in the theater. - Tiyatroda öğretmenimle karşılaştım.

Türkçe - Türkçe

karşına teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay. Ön, kat, huzur: "İkisi birden müdürün karşısına çıkarlar."- Y. Z. Ortaç
Karşı
alın
karşı
Bulunan yere göre önde, ileride olan
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi
karşı
Karşılık olarak, mukabil: "Bir ölüm haberine karşı ben, içimde bin ezinti, bin çöküntü duydum."- A. Ş. Hisar. İçin, hakkında: "Edebiyata karşı ilk alaka sizde nasıl ve ne zaman başladı?"- S. F. Abasıyanık. -e doğru: "Bir sabaha karşı yine çakal sesleriyle uyanmıştım."- S. F. Abasıyanık
karşı
Karşıt, zıt, muhalif
karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı
karşı
Doğru, sularında
karşı
İçin, hakkında
karşı
Yüzünü bir şeye doğru çevirerek
karşı
Ön, kat, huzur
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi: "Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor."- H. E. Adıvar
karşı
Karşılık olarak, mukabil
karşına