He avoided meeting her on the way.
- Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
I don't feel like meeting her now.
- Şimdi canım onunla karşılaşmak istemiyor.
What kind of animals are you most afraid to encounter?
- En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
I wish I wouldn't have to meet you again.
- Keşke seninle tekrar karşılaşmak zorunda olmasam.
I don't want to run into him.
- Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.
That was our first encounter.
- Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.
Never in his life had he encountered such a dilemma.
- Hayatında hiç böyle bir ikilem ile karşılaşmamıştı.
Today, many problems were encountered.
- Bugün birçok sorunla karşılaşıldı.
He encountered unexpected obstacles.
- O beklenmedik engellerle karşılaştı.
That was our first encounter.
- Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.
When your eyes encounter a beautiful woman, knock her out.
- Gözlerin güzel bir kadınla karşılaştığında, onu çok şaşırt.
Your proposal will meet with significant resistance.
- Öneriniz önemli dirençle karşılaşacaktır.
Didn't your mother teach you anything? When you meet with scary people always protect your wallet and your arsehole!
- Annen sana bir şey öğretmedi mi? Korkunç biriyle karşılaştığında cüzdanını koru ve kıçını!
You're going to come up against fierce competition.
- Sıkı bir rekabetle karşılaşacaksın.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
He took part in the athletic meeting.
- O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
It's always disappointing when you lose a match on penalties.
- Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
The game will be held even if it rains.
- Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.
Rain or shine, the athletic meet will be held.
- Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
He took part in the athletic meeting.
- O, atletizm karşılaşmasına katıldı.