Giotto made a close encounter with Comet Grigg-Skjellerup on July 10, 1992.
- Giotto 10 Temmuz, 1992'de Kuyruklu yıldız Grigg-Skjellerup'la yakın bir karşılaşma yaptı.
We haven't encountered any new problems.
- Yeni bir sorunla karşılaşmadık.
The athletic meet was postponed due to rain.
- Atletik karşılaşma yağmur dolayısıyla ertelenmişti.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
I felt as if he shrank from meeting me.
- Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
Our meeting was quite accidental.
- Karşılaşmamız oldukça raslantıydı.
As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
It's always disappointing when you lose a match on penalties.
- Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
The game will be held even if it rains.
- Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.
I felt as if he shrank from meeting me.
- Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
I don't feel like meeting her now.
- Şimdi canım onunla karşılaşmak istemiyor.
What kind of animals are you most afraid to encounter?
- En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
I wish I wouldn't have to meet you again.
- Keşke seninle tekrar karşılaşmak zorunda olmasam.
I don't want to run into him.
- Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.