karşılıksız teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- {s} unrequited
Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
- Limonlar karşılıksız bir aşk anlamına gelirken portakallar mutlu bir aşk anlamına gelir,
I don't like unrequited love; I want our love to be mutual.
- Karşılıksız aşkı sevmiyorum; aşkımızın karşılıklı olmasını istiyorum.
- (Karşılık bulmayan) Unrequited
- unreturned
- (check) the amount of which cannot be covered by the funds in the account on which it has been written, bad: Bana karşılıksız bir çek verdi. He gave me a bad check
- unanswered
- (çek) uncovered
- complimentary, gratis
- unreturned, unrequited, not reciprocated
- complimentary, gratis, unpaid; (çek) dud, worthless; (sevgi) unreturned, unrequited; unanswered
- unpaid
- (Kanun) voluntary
- outright
I bought this outright.
- Bunu karşılıksız aldım.
- worthless
- gratuitous
- gratis
- uncovered
- karşılık
- response
- karşılık
- provision
- karşılıksız sevmek
- carry a torch for
- karşılıksız sevgi
- unrequited love
- karşılıksız yardım
- unrequited help
- karşılıksız çek
- Bounced cheque
- karşılıksız çek
- Bad cheque, dud cheque
- karşılıksız aşk
- unrequited love
- karşılıksız olarak
- (Hukuk) use on free loan
- karşılıksız satış
- short sale
- karşılıksız satış yapmak
- to sell short
- karşılıksız sözleşme
- (Hukuk) gratuitous contract
- karşılıksız çek
- stumer
- karşılıksız çek
- dud
- karşılıksız çek
- returned check
- karşılıksız çek
- dud check
- karşılıksız çek
- rubber check
- karşılıksız çek
- kite
- karşılıksız çek verme
- kite flying
- karşılıksız çek vermek
- fly a kite
- karşılıksız çıkmak
- (for a check) to bounce
- karşılıksız çıkmak
- (çek) to bounce
- karşılık
- counterpart
- karşılık
- equivalent
A kilo of ketchup is equivalent to two kilos of tomatoes.
- Bir kilo ketçap, iki kilo domatese karşılık gelir.
- karşılık
- reply
Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.
- Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.
- karşılık
- response, reaction; answer, response, reply, acknowledgement; reciprocity; equivalent, counterpart; recompense, compensation, allowance; reward, consideration
- karşılık
- {i} counter
He countered their proposal with a surprising suggestion.
- O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
- karşılık
- payoff
- karşılık
- remuneration
- karşılık
- {i} reward
- karşılık
- (Bilgisayar) feedback
- karşılık
- (Kanun) reserve
- karşılık
- (Ticaret) rejoinder
- karşılık
- (Ticaret) collateral
- karşılık
- price
- karşılık
- comeback
- karşılık
- (Ticaret) request
- karşılık
- (Havacılık) in turn
- karşılık
- quid pro quo
- karşılık
- cash cover
- karşılık
- retribution
- karşılık
- answerback
- karşılık
- repayment
- karşılık
- retort
He retorted immediately.
- O, derhal karşılık verdi.
- karşılık
- redress
- karşılık
- riposte
- karşılık
- consideration
- karşılık
- reciprocation
- karşılık
- opposite, contrary
- karşılık
- return
What does Tom expect in return?
- Tom karşılık olarak ne bekliyor?
What do I have to do in return?
- Karşılık olarak ne yapmak zorundayım?
- karşılık
- (Hukuk) set-off, counterpart
- karşılık
- response, reply
- karşılık
- recompense
- karşılık
- offset
- karşılık
- response, reaction
- karşılık
- bargain
- karşılık
- counterbalance
- karşılık
- amount paid; equivalent given in return
- karşılık
- payment
- karşılık
- equivalent (of a term)
- karşılık
- as against
- karşılık
- appropriation, designated fund
- karşılık
- provisions
- karşılık
- quittance
- karşılık
- answer
I can't answer for his dishonesty.
- Ben onun sahtekarlığına karşılık veremem.
She knows better than to answer back to him.
- Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır.
- karşılık
- requital
- karşılık
- wages
- karşılık
- counterweigh
- karşılık
- allowance
- karşılık
- setoff
- karşılık
- quid
- karşılık
- feed back
- karşılık
- alternate