The teacher and I sat down face to face.
- Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
I was face to face with my parents' murder.
- Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
Tom needs to know what he's up against.
- Tom neyle karşı karşıya olduğunu bilmeli.
I wanted you to understand what you're up against.
- Neyle karşı karşıya olduğunu anlamanı istiyordum.
We don't yet know what we're up against.
- Neyle karşı karşıya olduğumuzu henüz bilmiyoruz.
It already faced a strong fight against the European Allies.
- Zaten Avrupalı müttefiklere karşı güçlü bir mücadele ile karşı karşıya kaldı.