At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
We oppose the government on this matter.
- Bu konuda hükümete karşı çıkıyoruz.
I have to oppose this idea.
- Ben bu fikre karşı çıkmalıyım.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
Lincoln opposed slavery.
- Lincoln köleliğe karşı çıktı.
Don't go against his wishes.
- Onun arzularına karşı çıkma.
Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline.
- Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.
They are strongly opposing my proposal.
- Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
The slogan for the day dedicated to counter extremism was, rainbow colours instead of brown.
- Aşırılığa karşı çıkmak için ithaf edilmiş gün için slogan kahverengi yerine gök kuşağı renkleri idi.