karıştırmak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- blend
- mix
It's dangerous to mix these substances.
- Bu maddeleri karıştırmak tehlikelidir.
I don't like to mix business with pleasure.
- İşi eğlenceyle karıştırmaktan hoşlanmıyorum.
- stir
I don't want to stir things up.
- Ben işleri karıştırmak istemiyorum.
- mistake
- stir up
- commingle
- confuse
I didn't want to confuse people.
- İnsanların kafalarını karıştırmak istemedim.
- disarrange
- disorder
- to get (things) mixed up in one's mind
- shuffle
- add
- mix up
- embroil
- (burun) pick
- complicate
- to mix, stir; to blend
- discompose
- commix
- amalgamate
- (saç) tousle
- to confuse (someone or something) with
- disconcert
- disarray
- darken
- (ateş) trim
- to rummage through; to thumb through
- concoct
- admix
- disturb
- churn
- disorganize
- confound
- to get (someone) involved in or mixed up in (something); to introduce (one topic) alongside (another)
- to mix, to mingle, to blend; to stir; to disturb, to disorder, to scramble; (burnunu, dişini) to pick; to shuffle; to search (through/into), to rummage (about/through), to fumble (about/around); to confuse, to complicate, to confound; to mix sth up, to mu
- diffuse
- {f} scramble
- {f} mess
- {f} implicate
- tousle
- confuse with
- browse
- clutter
- clutter up
- whomp up
- play with
- involve in
- compound
- involve with
- toy with
- mistake somebody for
- mess something about
- crinkle
- tangle up
- {f} jumble
- throw
- muddle up
- cloud
- ravel
- perturb
- obscure
- root
- entangle
- root about
- interfuse
- ruffle
- mingle
- muddle
- root around
- {f} litter
- kafasını karıştırmak
- confuse
- kafa karıştırmak
- confuse
- kafasını karıştırmak
- disorient
- kafasını karıştırmak
- perturb
- kafasını karıştırmak
- confound
- kafa karıştırmak
- perplex
- kafa karıştırmak
- addle
- kafasını karıştırmak
- derange
- kafasını karıştırmak
- to perplex, to puzzle, to confuse, to muddle, to baffle
- kafasını karıştırmak
- puzzle
- kafasını karıştırmak
- bemuse
- kafasını karıştırmak
- obfuscate
- kafasını karıştırmak
- mix up
- kafasını karıştırmak
- befog
- halt karıştırmak
- be up to no good
- işleri karıştırmak
- to rock the boat
- karıştırma
- {i} combination
- ortalık karıştırmak
- to stir
- karıştırma
- (Nükleer Bilimler) agitation
- birbirine karıştırmak
- confuse
- birbirine karıştırmak
- alloy
- birbirine karıştırmak
- mingle
- birbirine karıştırmak
- intermix
- burun karıştırmak
- pick
- elle karıştırmak
- touch
- halt karıştırmak
- up to no good
- hile karıştırmak
- fix
- hile karıştırmak
- (Ticaret) manipulation
- karıştırma
- commingling
- karıştırma
- blend
- karıştırma
- disturb
- karıştırma
- (Askeri) interference
- karıştırma
- intermingling
- karıştırma
- implicate
- karıştırma
- blending
- karıştırma
- plateau
- karıştırma
- messing
I don't want people messing with my stuff.
- İnsanların malzememi karıştırmasını istemiyorum.
- zihinsel karıştırmak
- confuse
- zihinsel karıştırmak
- bewilder
- zihinsel karıştırmak
- perplex
- karış
- butt in
The last thing I want to do is butt in.
- Yapmak istediğim son şey karışmaktır.
- karış
- horn in
- karış
- {f} interfering
- karış
- interfere
Don't interfere in private concerns.
- Özel işlere karışmayın.
Don't interfere with my work.
- Benim işime karışmayın.
- karış
- embroil
They did not wish to become embroiled in the dispute.
- Onlar münakaşaya karışmak istemediler.
- karış
- meddle
Don't meddle in other people's lives.
- Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.
Don't meddle in other people's affairs.
- Diğer insanların işine karışmayın.
- karış
- {f} meddling
Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
- Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.
I don't have any intention of meddling into your affairs.
- Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.
- karıştırma
- stir
I don't want to stir things up.
- Ben işleri karıştırmak istemiyorum.
Tom seems to be trying to stir up trouble.
- Tom ortalığı karıştırmaya çalışıyor gibi görünüyor.
- karıştırma
- infusion
- karıştırma
- mixture
- karıştırma
- shuffle
- karıştırma
- implication
- karıştırma
- admixture
- karıştırma
- derangement
- karıştırma
- confusion
There is danger of confusion between them.
- Aralarında karıştırma tehlikesi var.
- burun karıştırmak
- Pick nose
- ihaleye fesat karıştırmak
- Rig a bid
- yapraklarını karıştırmak
- Mix the leaves
- Karıştırma
- (Nükleer Bilimler) mixing
Put the yolks in a large mixing bowl.
- Sarımsakları büyük bir karıştırma kabına koyun.
Combine all the ingredients in the mixing bowl.
- Karıştırma kabında tüm malzemeyi birleştirin.
- aklını karıştırmak
- disorientate
- aklını karıştırmak
- to confuse
- aklını karıştırmak
- befuddle
- aklını karıştırmak
- distract
- aklını karıştırmak
- gravel
- akını bokuna karıştırmak vulg
- to mix up the good and the bad in something
- ateşi karıştırmak
- stoke
- başkasıyla karıştırmak
- mistake smb. for smb. else
- birbirine karıştırmak
- to confuse
- bok karıştırmak
- to try to spoil something
- burnunu karıştırmak
- to pick one's nose
- cıva ile karıştırmak
- amalgamate
- dergi karıştırmak
- leaf through the magazines
- dişini karıştırmak
- to pick one's teeth
- dişlerini karıştırmak
- pick one's teeth
- eski defterleri karıştırmak
- thresh straw
- eski defterleri karıştırmak
- delve into the past
- eski defterleri karıştırmak
- thresh over old straw
- eski defterleri karıştırmak
- to rake up the past
- eski defterleri karıştırmak/yoklamak
- to bring up old issues, delve into the past
- fesat karıştırmak
- to stir up trouble
- fesat karıştırmak/çıkarmak/kaynatmak
- to cause trouble, set people against each other
- fosfor karıştırmak
- phosphorate
- gelberi ile karıştırmak
- rabble
- geçmişlerini karıştırmak
- to abuse the ancestors (of a person)
- halt karıştırmak
- to be up to no good
- halt karıştırmak/yemek
- colloq . to do something rude, do something improper
- hat karıştırmak
- slang to be shown up, be embarrassed
- hile ve fesat karıştırmak
- (Kanun) use fraud or trickery
- iyice karıştırmak
- homogenize
- karış
- span
I often confuse Spanish vowels.
- İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.
- karış
- span, hand span
- karış
- intermingle
- karış
- interlope
- karıştırma
- (kitap) browsing
- karıştırma
- commixture
- karıştırma
- adulteration
- karıştırma
- mix
Sentence mixing is funny.
- Cümle karıştırmak eğlencelidir.
Combine all the ingredients in the mixing bowl.
- Karıştırma kabında tüm malzemeyi birleştirin.
- karıştırma
- confusing, confusion, mixing up
- karıştırma
- shuffling
- karıştırma
- stirring
- karıştırma
- mixing, mixture
- karıştırma
- compound
- karıştırma
- intermixture
- karıştırma
- interfusion
- karıştırma
- {i} concoction
- karıştırma
- disruption
- kükürtle karıştırmak
- sulphuret
- lakırdı karıştırmak
- to change the subject quickly
- metil alkol ile karıştırmak
- (Kimya) methylate
- ortalığı karıştırmak
- make trouble
I think Tom has come to make trouble.
- Sanırım Tom ortalığı karıştırmak için geldi.
- ortalığı karıştırmak
- to stir up trouble
- ortalığı karıştırmak
- kick up
- safsata karıştırmak
- sophisticate
- sırrı açıklayarak ortalığı karıştırmak
- set the cat among pigeons
- tekrar karıştırmak
- reshuffle
- toprağı çiğneyip karıştırmak
- poach
- tozu dumana/toprağa katmak/karıştırmak
- 1. to run, raising a cloud of dust. 2. to kick up a dust, cause a commotion, make an uproar, raise a ruckus
- veri ile denetim bilgisini karıştırmak
- interleave
- yavaş yavaş karıştırmak
- stir slowly
- zihinini karıştırmak
- to confuse, muddle (someone) up
- zihnini karıştırmak
- fuddle
- zihnini karıştırmak
- to confuse