karıştırılmak

listen to the pronunciation of karıştırılmak
Türkçe - İngilizce
to be confused (with)
be drawn
get involved

He doesn't want to get involved. - O karıştırılmak istemiyor.

I thought you didn't want to get involved. - Karıştırılmak istemediğini düşündüm.

karıştırılma
compound
karış
butt in

The last thing I want to do is butt in. - Yapmak istediğim son şey karışmaktır.

karış
horn in
karış
{f} interfering
karış
interfere

Do not interfere with Tom while he is reading. - Tom okurken ona karışma.

Bob told Jane not to interfere in his personal affairs. - Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.

karış
embroil

They did not wish to become embroiled in the dispute. - Onlar münakaşaya karışmak istemediler.

karış
meddle

Don't meddle in his affairs. - Onun işlerine karışmayın.

Don't meddle in other people's lives. - Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.

karış
{f} meddling

I have no intention of meddling in your affairs. - İşlerine karışmaya niyetim yok.

Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother. - Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.

karış
span

I often confuse Spanish vowels. - İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.

karış
span, hand span
karış
intermingle
karış
interlope
karıştırılma
being mixed or stirred
karıştırılma
being confused with something else
karıştırılma
mixture
Türkçe - Türkçe
Karıştırma işi yapılmak
karış
Baş parmak ve serçe parmağı uzaklığı
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık: "Yürüyüp geçeceğim, basacağım yerlerin her bir karış mübarek toprağı benim için mukaddesti."- H. R. Gürpınar
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, baş parmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık
karış
Beddua, lanet
karış
işkembe
karıştırılma
Karıştırılmak işi
karıştırılmak