Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

karışan

listen to the pronunciation of karışan
Türkçe - İngilizce
interfering
{s} meddlesome, officious, encroaching in a meddling or offensive way
present participle of interfere
intrusive in a meddling or offensive manner; "an interfering old woman"; "bustling about self-importantly making an officious nuisance of himself"; "busy about other people's business
disapproval If you describe someone as interfering, you are criticizing them because they try to get involved in other people's affairs or to give them advice, especially when the advice is not wanted. interfering neighbours. = meddling
karışan kimse
interventionist
karışan kimse
meddler
karışan kimse
interrupter
karışan tip
interloper
kavgayla yapılan veya içine kavga karışan
into a fight or quarrel with the involved
karış
butt in

The last thing I want to do is butt in. - Yapmak istediğim son şey karışmaktır.

karış
horn in
karış
{f} interfering
karış
interfere

Do not interfere with Tom while he is reading. - Tom okurken ona karışma.

Bob told Jane not to interfere in his personal affairs. - Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.

karış
embroil

They did not wish to become embroiled in the dispute. - Onlar münakaşaya karışmak istemediler.

karış
meddle

He has no right to meddle in our family's problems. - Onun bizim ailenin sorunlarına karışma hakkı yoktur.

Don't meddle in his affairs. - Onun işlerine karışmayın.

karış
{f} meddling

I have no intention of meddling in your affairs. - İşlerine karışmaya niyetim yok.

I don't have any intention of meddling into your affairs. - Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.

başka hastalığa karışan
intercurrent
birbirine karışan
confluent
birbirine karışan akarsu
confluent
birbirine karışan görüntü
dissolve
her şeye karışan
pragmatic
her şeye karışan
pragmatical
karış
span

I often confuse Spanish vowels. - İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.

karış
span, hand span
karış
intermingle
karış
interlope
ırmağa karışan
(akarsu) tributary
Türkçe - Türkçe
müdahil
(Osmanlı Dönemi) MÜLABİS
karış
Baş parmak ve serçe parmağı uzaklığı
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık: "Yürüyüp geçeceğim, basacağım yerlerin her bir karış mübarek toprağı benim için mukaddesti."- H. R. Gürpınar
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, baş parmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık
karış
Beddua, lanet
karış
işkembe