karış

listen to the pronunciation of karış
Türkçe - İngilizce
span

I often confuse Spanish vowels. - İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.

span, hand span
butt in

The last thing I want to do is butt in. - Yapmak istediğim son şey karışmaktır.

horn in
{f} interfering
interfere

Do not interfere with Tom while he is reading. - Tom okurken ona karışma.

Don't interfere with my work. - Benim işime karışmayın.

embroil

They did not wish to become embroiled in the dispute. - Onlar münakaşaya karışmak istemediler.

meddle

Don't meddle in his affairs. - Onun işlerine karışmayın.

Don't meddle in other people's lives. - Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.

{f} meddling

I have no intention of meddling in your affairs. - İşlerine karışmaya niyetim yok.

Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother. - Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.

intermingle
interlope
karış karış
Inch by inch
karış karış
1. every inch (of a place). 2. over every inch (of it). 3. with a fine-tooth comb, very carefully
karış karış
every inch of, inch by inch
karış karış bilmek
to know every inch of (a place)
karış karış dili var
(Konuşma Dili) He's/She's very sassy
aklı bir karış havada
flighty
bir karış
A mixed
aklı bir karış havada
light-headed
aklı bir karış havada olmak
to have one's head in the clouds
aklı bir karış havada olmak
have one's head in the clouds
akılı başından bir karış yukarı/yukarıda
impulsive, rash, impetuous (someone) who does the first thing that comes into his head
altı karış beberuhi
shorty
ağzı bir karış açık kalmak
to bowl over
surat bir karış
sour-faced; annoyed-looking; angry-looking; grim-looking
Türkçe - Türkçe
Baş parmak ve serçe parmağı uzaklığı
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık: "Yürüyüp geçeceğim, basacağım yerlerin her bir karış mübarek toprağı benim için mukaddesti."- H. R. Gürpınar
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, baş parmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık
Beddua, lanet
işkembe
karış karış
Bir şeyi her yönüyle, inceden inceye, hiçbir tarafını ihmal etmeksizin
bir karış
Çok az
bir karış
Çok kısa
karış