kandırılan

listen to the pronunciation of kandırılan
Türkçe - İngilizce
dupe
A person who has been deceived
A duplicate
A duplicate of an order receipt printed for kitchen staff
To duplicate a photographic image
{v} to cheat, trick, deceive, impose on
Copy of a photographic transparency Alternatively, another name for a PR Account Executive
fool or hoax; "The immigrant was duped because he trusted everyone"; "You can't fool me!"
A duplicate of a photographic image
{i} fool, sucker, person who is easily deceived
Short for duplicate To reproduce a page or an image exactly as it originally appeared
Short form which describes duplicate versions of film negatives
contact frame-produced film used to duplicate film negatives or film positives Used primarily for art with overlays, final film for prints incorporating halftones and or screen tints, and grids (Clear background, black image area from POS Black background, clear image area from NEG )
To swindle, deceive, or trick
Abbrev fr duplication
One who has been deceived or who is easily deceived; a gull; as, the dupe of a schemer
A copy Picture is often duped onto a piece of black-and-white film Such dupes are called "slop dupes" or "slop prints " When tracks are duped it is normal to ask for a one-to-one copy, to preserve the same volume level and equalization as the original track
a person who is tricked or swindled
The appearance of identical, repeated information in a database Dupe is short for "duplicate"
A duplicate copy of a film or tape; also, a "dub"
kan
{i} blood

You cannot be a blood donor. - Sen bir kan verici olamazsın.

He has to have his blood pressure taken every day. - O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.

kan
lineage, family
kan
blood; lineage, descent, family soy
kan
{i} gore
kan
family

That poor family lives from hand to mouth every month. - O yoksul aile her ay kıt kanaat geçiniyor.

Sami fooled his family. - Sami ailesini kandırdı.

kan
lineage
kan
descent
kan
haemo [Brit.]
kan
strain
Kan
(Tıp) hema, hemato
Kan
(Tıp) hemat
Kan
(Diş Hekimliği) Haema
Kan
(Tıp) sanguis
kan
claret
kan
hema
kan
(kardeşi) swore
kan
hemo
kan
hemal
kan
hem-, hemo-, hemi-, haem-, haemo-
kan
haemal [Brit.]
kan
hemic, hematic
kan
flesh

He's a man of flesh and blood. - O etten ve kandan oluşan bir adam.

He is a man of flesh and blood with all his flaws. - O tüm kusurları ile birlikte etten ve kandan oluşan bir adamdır.

kan
{s} haemal
kan
sangui
kan
barb
İngilizce - İngilizce

kandırılan teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Kan
Kan su Kan River T'a k'o la ma kan Sha mo
Kan
state in the central United States
kan
To know; to ken
kan
Intuition For kan-intuition to work, one must experience a creative tension stemming from single-minded concentration on the work in progress This opens the way for a higher power, kami, to enter the process
kan
head
kan
a GAP3 package for computing Kan extensions of actions of categories by Anne Heyworth (Leicester)
kan
warmed saké
kan
water (eight triagrams)
kan
The Abysmal Trigram with direction north and number 1
kan
is a Japanese unit of weight equalling one thousand momme, or 3 75 kilograms
kan
(v rt ) to desire, prefer, select (Herb , k124); cl 1 & 2
Türkçe - Türkçe

kandırılan teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Kan
numan
Kan
hun
Kan
(Osmanlı Dönemi) NU'MAN
Kan
dem
Kan
(Osmanlı Dönemi) TAMUR
KÂN
(Osmanlı Dönemi) Kuyu. Kaynak
KÂN
(Osmanlı Dönemi) f. Bir şeyin menbaı
KÂN
(Osmanlı Dönemi) Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse
KÂN
(Osmanlı Dönemi) Mâden ocağı
kan
Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı
kan
Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı: "Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı."- Ö. Seyfettin
kan
Maden ocağı
kan
Soy
kan
Maden ocağı veya kuyusu
kan
Maden kuyusu
kan
Ağaç mobilyanın köşe kısmı
kandırılan