an accessible town or mountain.
Minds accessible to reason. - Thomas Babington Macaulay.
There was blood all over the floor.
- Döşemenin her tarafında kan vardı.
Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
- Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
Sami fooled his family.
- Sami ailesini kandırdı.
That poor family lives from hand to mouth every month.
- O yoksul aile her ay kıt kanaat geçiniyor.
He is a man of flesh and blood with all his flaws.
- O tüm kusurları ile birlikte etten ve kandan oluşan bir adamdır.
He's a man of flesh and blood.
- O etten ve kandan oluşan bir adam.