Our hearts are broken, our spirit is not.
- Kalplerimiz kırık ama ruhumuz değil.
He makes young girls' hearts flutter.
- O, genç kızların kalplerini çarptırıyor.
Tom died of a broken heart.
- Tom kırık bir kalpten öldü.
We had a heart-to-heart talk with each other.
- Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
seni seviyorum.
We had a heart-to-heart talk with each other.
- Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
Tom died of a broken heart.
- Tom kırık bir kalpten öldü.
He has a heart disease.
- Onun kalp hastalığı var.
I've heard that eating one or two servings of fish a week will reduce your chances of getting heart disease.
- Haftada bir ya da iki porsiyon balık yemenin kalp hastalığına yakalanma olasılığınızı azaltacağını duydum.
The cause of death was cardiac arrest.
- Ölüm sebebi ani kalp durmasıydı.