kalkan

listen to the pronunciation of kalkan
Türkçe - Türkçe
Koruyucu: "Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba."- Y. Z. Ortaç
Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
Denizli havalarda baştan giren dalgaların geriye teperek güverteye yayılmasını önleyen engel
Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme veya çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü, beyaz etli balık (Scophtalmus maximus)
Toprak kayması olan bir arazide çalışırken, kolay ilerlemeyi sağlamak için kullanılan çok dayanıklı madeni çerçeve
Koruyucu
Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık
Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı turistik bölge
Gözleri sol tarafında bulunan, derisi kabarcıklı kemikli bir balık
(Osmanlı Dönemi) CÜNNET
opofiz
yat
(Osmanlı Dönemi) MÜCNA'
(Osmanlı Dönemi) YELEB
(Osmanlı Dönemi) KENİF
koruk
(Osmanlı Dönemi) MİCVEL
kalkan balığı
Kalkan
kalkan balığıgiller
Denizlerin kumlu, çamurlu diplerinde yaşayan, yassı bedenli, kemikli balıklar familyası
kalkan bezi
Gırtlağın ön ve alt bölümünde bulunan, salgısını kana veren, çok damarlı, önemli bir bez, tiroit
kalkan böcekleri
Birçok türü tarım ve orman bitkilerinde asalak olarak yaşayan, kın kanatları kalkanımsı böcekler familyası
kılıç kalkan
Osmanlı İmparatorluğunun başşehri ve Kılıç-Kalkan oyununun ilk doğduğu yer Bursa şehridir. Yiğitliğin ve mertliğin sembolü olan oyun Bursa ili özdeşleşmiştir. Kılıç ve kalkanların bir ahenk içinde birbirine vurulması ile oynanan oyun, müziksiz olması ile de diğer birçok halk dansından ayrılır
çivisiz kalkan
Vücudunda çivi yerine benekleri bulunan, eti çok lezzetli kalkan balığı cinsi
Türkçe - İngilizce
shield

I used his beheaded body as a shield. - Ben onun başı vurulmuş vücudunu bir kalkan olarak kullandım.

He bought a shield and a sword. - O bir kalkan ve bir kılıç aldı.

(Askeri) apron shield
(Çevre) shielding
guard plate
proximity
(İnşaat) gable
shield (carried by a warrior)
buckler
splasher
outgoing
turbot
mantlet
aegis [Brit.]
egis
deflector
firewall
brill
{i} aegis
risinq
kalkan (takımyıldızı)
(Astronomi) scutum
kalkan balığı
(Hayvan Bilim, Zooloji) bothus
kalkan bezi
(Anatomi,Tıp) thyroid
kalkan duvarı
gable
kalkan duvarı
gable wall
kalkan tavası
(Gıda) fried turbot
kalkan tepeliği
(İnşaat) hip knob
kalkan şeklinde
scutate
kalkan ağacı
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: zambakgiller,zambakiye) [syn.: kalkan ağacı, konak hurma ağacı, yıldızkalkan] cast iron plant
kalkan balığı
(Tabiat Doğa) (balık, Fam: Scophthalmidae) turbot
kalkan bariyer
tollbar
kalkan dikeni
blessed or holy thistle
kalkan duvar kaplaması
(İnşaat) gable board
kalkan duvar penceresi
gable widow
kalkan duvarı
gable wall, gable
kalkan duvarı harpuştası
(İnşaat) gable coping
kalkan gibi
shield shaped
kalkan gibi organ
scutellum
kalkan kiti
transom shield
kalkan kıkırdağı
(Anatomi) thyroid cartilage
kalkan malzemesi
(Çevre) shielding material
kalkan merteği
fly rafter
kalkan olmak
shield
kalkan saçak silmesi
bargeboard
kalkan taşıyıcı
shield bearer
kalkan yaprak
(Botanik, Bitkibilim) pelophylum
kalkan yavrusu
(Gıda) small turbot
kalkan çatı penceresi
(İnşaat) gable window
erken kalkan yol alır
early bird catches the worm
erken kalkan yol alır
the early bird gets the worm
koruyucu kalkan
(Askeri) shield
armalı kalkan
scutcheon
armalı kalkan
coat of arms
armalı kalkan
escutcheon
biyolojik kalkan
biological shield
boş kalkan otobüs
deadhead
erkeklerle düşüp kalkan kız
bed bunny
erken kalkan
early riser

I used to be a night owl, but now I'm an early riser. - Eskiden bir gece kuşuydum fakat şimdi bir erken kalkanım.

My father is an early riser. - Babam erken kalkan biridir.

erken kalkan kimse
early riser
geç kalkan
late riser
geç kalkan kimse
lie abed
küçük kalkan
targe
kılıç kalkan oyunu
a Turkish folk dance performed with a shield and a sword
panjur kalkan
(Havacılık) louvered fence
termik kalkan
thermal shield
çatı kalkan duvarlı
saddlebacked
çatı kalkan duvarı
saddleback
çivisiz kalkan
smooth turbot
öfkeyle kalkan ziyanla/zararla oturur
(Atasözü) One often repents of that which one does in a fit of anger