1. enough, sufficient, in sufficient quantity: Kâfi derecede şeker bulabildiniz mi? Were you able to find enough sugar? 2. sufficiently, well enough: Kâfi derecede Rusça bilmiyorum. I don't know Russian well enough
Yeterli, yetecek ölçüde olan: "Yalnız güzellik adi bir zevk kadını için bile kâfi değildir."- H. C. Yalçın. "Yeter, yetişir, artık istemez!" anlamında bir seslenme sözü: "Artık kâfi, yeter, illallah!"- S. M. Alus