I think that's unacceptable.
- Onun kabul edilemez olduğunu düşünüyorum.
This is completely unacceptable.
- Bu tamamen kabul edilemez.
He didn't agree to my proposal.
- Teklifimi kabul etmedi.
The girl's parents agreed to her request.
- Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
Tom admitted that what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu kabul etti.
Tom admitted his mistake.
- Tom hatasını kabul etti.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.
The accountant would not concede the mistake.
- Muhasebeci hatayı kabul etmezdi.
They agreed to work together.
- Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
Well, OK, Willie finally agreed.
- Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
They accepted him as the city's best doctor.
- Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
We must accept life, for good or for evil.
- İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
They accepted her as the city's best doctor.
- Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
They accepted him as the city's best doctor.
- Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.