I hope everyone agrees.
- Umarım herkes kabul eder.
It appears that Tom agrees.
- Tom kabul eder gibi görünüyor.
This restaurant only accepts cash.
- Bu restoran sadece nakit kabul eder.
She accepts the gifts.
- O, hediyeleri kabul eder.
The girl's parents agreed to her request.
- Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
They agreed to work together on the project.
- Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler.
Tom admitted his mistake.
- Tom hatasını kabul etti.
Everyone admitted that the earth is a sphere.
- Herkes dünyanın bir küre olduğunu kabul etti.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.
The accountant would not concede the mistake.
- Muhasebeci hatayı kabul etmezdi.
The girl's parents agreed to her request.
- Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
They agreed to work together.
- Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
In brief, you should have accepted the responsibility.
- Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
We must accept life, for good or for evil.
- İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
They accepted her as the city's best doctor.
- Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.