I hope everyone agrees.
- Umarım herkes kabul eder.
The slave has his pride; he agrees to obey only the most vigorous despot.
- Kölenin gururunu vardır; o sadece en güçlü despota itaat etmeyi kabul eder.
She accepts the gifts.
- O, hediyeleri kabul eder.
She accepts good suggestions.
- O, iyi önerileri kabul eder.
They agreed to work together.
- Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
He didn't agree to my proposal.
- Teklifimi kabul etmedi.
Tom admitted that what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu kabul etti.
Everyone admitted that the earth is a sphere.
- Herkes dünyanın bir küre olduğunu kabul etti.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.
The accountant would not concede the mistake.
- Muhasebeci hatayı kabul etmezdi.
President Roosevelt agreed to help.
- Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti.
They agreed to work together.
- Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
We must accept life, for good or for evil.
- İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
In brief, you should have accepted the responsibility.
- Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
I had the article accepted by a travel magazine.
- Ben, makaleyi bir seyahat dergisi tarafından kabul ettirdim.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.