He has been living in the cabin by himself for more than ten years.
- O, on yıldan daha fazla süredir tek başına bir kabinde yaşamaktadır.
Tom has a small cabin on the lakefront.
- Tom'un göl yakınında küçük bir kabini var.
They're taking the freight out of the train car.
- Onlar tren kabininden navlun çıkarıyorlar.
Tom sat alone at one of the booths in the diner.
- Tom lokantadaki kabinlerden birinde yalnız oturdu.
His resignation left a vacancy in the cabinet.
- İstifası kabinede boşluk bıraktı.
Forming a cabinet is difficult.
- Bir kabine oluşturmak zordur.
Every member of the cabinet was present.
- Kabinenin her üyesi mevcuttu.
Tom spent the night in the small cabin near the lake.
- Tom bütün geceyi gölün yanında küçük bir kabinde geçirdi.