He was very gifted and talented.
- O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.
He's a talented writer.
- O, kabiliyetli bir yazar.
The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume.
- Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.
My experience of the world would be much shallower without the ability to communicate in lots of languages.
- Birçok dille iletişim kurabilme kabiliyetim olmasaydı, dünyaya dair deneyimlerim çok daha sığ olurdu.
Man is different from animals in that he has the faculty of speech.
- İnsan oğlu konuşma kabiliyeti bakımından hayvanlardan farklıdır.
He was very gifted and talented.
- O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.
He must be able to pass the exam since he has the capacity.
- İmtihanı geçebilmesi lazım, zira kabiliyeti var.
The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume.
- Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.
Yine onlar da hepiniz gibi milletin refah ve gerçek mutluluğunu maddeten elde edebilmek için idare makinesinin ıslâhı ahval-ı içtimaiyemizde mümkün olduğu kadar milletin kabiliyet-i hazmiyesi derecesi nispetinde terakkiyata mazhariyeti düşünen insanlardı.