kaçmak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- flee
Brown and his friends were forced to flee.
- Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
- run away
I wanted to run away with Tom.
- Tom'la kaçmak istedim.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
- escape
The fish wants to escape.
- Balık kaçmak istiyor.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- defect
- bolt
- fly away
- break
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
- to run away, to get away, to flee, to escape, to break away, to break out, to bolt, to abscond, to make off, to do a bunk; to elope, to run away with sb; to make a move, to go; to escape, to ooze, to leak; (çorap) to ladder, to run; (dust, insect etc.) to
- elope
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
- (for liquid, gas) to leak, leak out (of); (for electricity) to escape from (something)
- (for one's sleep, peace of mind, good mood) to disappear, vanish, go away
- slip off
- to seem (rude, inopportune)
- pull out
- lam
- to escape (from), flee; to desert; to run away (from); to skip out of; to sneak off from
- abscond
- lapse
- clear off
- retreat
- get away
She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
- O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
I just had to get away.
- Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
- go by
- bunk
- make a bolt for it
- fly
- to get out of, avoid, shirk (an obligation)
- to turn out (well, badly). Kaçan balık büyük olur. (Atasözü) One always imagines the thing one has missed to be better than it actually was. kaçacak delik aramak to look for a place to hide. kaçmaktan kovalamaya/kovmaya vakti olmamak/vakit bulamamak/eli değmemek to be so busy with important matters that one has no time for lesser things
- pack up
- run
Running away isn't the answer.
- Kaçmak cevap değildir.
I wanted to run away with you.
- Sizinle kaçmak istedim.
- leg it
- (çorap) ladder
- (for water, dust, an insect) to slip into, get into, penetrate (one's eye, ear, a container)
- to avoid, stay away from (someone, a place)
- to tend toward, verge on, be tinted with (exaggeration, malice, another color)
- to slip to (one side)
- to run fast
- desert
- fade
- break away
- blow
- decamp
- (for a stocking) to run, Brit. ladder
- nip off
- slip
- hook it
- to disappear, go away without saying good-bye
- to elope with
- run off
- {f} travel
- {f} scoot
- get
I had to get away from Boston.
- Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
I just had to get away.
- Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
- eluding
- sidestep
- ooze
- (Ticaret) shirking
- (Fiili Deyim ) skip off
- bleed off
- border on
- get into
- loose
- ladder
- (Konuşma Dili) buzz off
- flinch
- go
- leak
- run away with
I wanted to run away with her.
- Onunla kaçmak istedim.
I wanted to run away with him.
- Onunla kaçmak istedim.
- seep
- be done a runner
- verge on
- spare
- kaçmak, tüymek, sıvışmak
- To escape, to hair, scram
- kaçmak için seçilmiş bölge alan istihbarat tanımı
- (Askeri) selected area for evasion (SAFE) area intelligence description
- kaçmak için seçilmiş bölge temas noktası
- (Askeri) selected area for evasion-contact point
- kaçmak için seçilmiş kaçma ve kurtulma bölgesi (SAFE) bölge harekete geçme taleb
- (Askeri) evasion and recovery selected area for evasion (SAFE) area activation request
- kanundan kaçmak
- abscond
- kanundan kaçmak
- abscond from justice
- kapıp kaçmak
- catch up
- kartala kaçmak
- slang to get old and tough; to be past its prime
- kaçırmak, kaçmak
- (Hukuk) flee
- gözünden kaçmak
- escape
- alacaklıdan kaçmak
- abscond
- kaç
- how much?
Tom doesn't care how much it costs. He still plans to buy it.
- Tom onun kaça mal olduğunu umursamıyor. Halen onu almayı planlıyor.
I was just wondering how much it would cost to have my car washed and waxed.
- Ben sadece arabamı yıkatmanın ve cilalatmanın kaça mal olacağını merak ediyordum.
- kaç
- how many; many
- aniden kaçmak
- dodge
- cevap vermekten kaçmak
- evade
- evden kaçmak
- elope
- gizlice kaçmak
- abscond
- kaç
- {f} escape
He barely escaped being hit and killed by a car.
- Araba tarafından çarpılmamak ve öldürülmemek için kıl payı kaçtı.
His escape attempt was successful.
- Kaçış denemesi başarılıydı.
- kaç
- many
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many kids do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
- kaç
- how
Do you know how old Miss Nakano is?
- Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
How many pens do you have?
- Kaç tane dolma kalemin var?
- kaçma
- scuttling
- keyfi kaçmak
- out of spirits
- keyfi kaçmak
- put off
- keyfi kaçmak
- be annoyed
- keyfi kaçmak
- annoyed
- sevgilisi ile kaçmak
- elope
- kaç
- how many
How many kids do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
How many pens do you have?
- Kaç tane dolma kalemin var?
- kaç
- scoot
- kaç
- abscond
He absconded with the money.
- O, para ile birlikte kaçtı.
Tom absconded with all the money donated for earthquake relief.
- Tom deprem yardımı için bağışlanan tüm parayla birlikte kaçtı.
- kaç
- got out of
- kaç
- break out
When did Tom break out of prison?
- Tom ne zaman hapishaneden kaçtı?
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
- kaç
- run off
It's too late to shut the barn door when the horse has already run off.
- At zaten kaçtığında ahır kapısını kapatmak için çok geç.
Well, it's time for me to run off. Bye!
- Artık benim için kaçmamın vakti geldi. Hoşçakal!
- kaç
- {f} escaping
Seize this brigand! Prevent him from escaping!
- Bu haydutu yakalayın! Kaçmasına müsaade etmeyin!
The prisoners are escaping!
- Mahkumlar kaçıyorlar!
- kaç
- turn tail
- kaç
- run away
Why did you try to run away?
- Neden kaçmaya çalıştın?
Did you see anyone run away?
- Birinin kaçtığını gördün mü?
- kaç
- {f} fled
He had fled the theater after the murder.
- Cinayetten sonra tiyatrodan kaçtı.
She fled for fear of being caught.
- O yakalanma korkusuyla kaçtı.
- kaç
- get out of
Run, Tom. Get out of here!
- Kaç Tom. Çık buradan!
We should get out of here now.
- Buradan hemen kaçmalıyız.
- kaç
- flee
I think, therefore I flee.
- Sanırım, bu yüzden kaçarım.
Twenty sparrowhawks flee before an owl.
- Yirmi atmaca bir baykuşun önünde kaçtı.
- kaçma
- evasion
- kaçma
- breakaway
- kaçma
- abscondment
- kaçma
- escape
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
He made for the door and tried to escape.
- Kapıya doğru yöneldi ve kaçmaya çalıştı.
- kaçma
- {i} escaping
We must lose no time in escaping.
- Kaçmada zaman kaybetmemeliyiz.
Seize this brigand! Prevent him from escaping!
- Bu haydutu yakalayın! Kaçmasına müsaade etmeyin!
- kaçma
- bolt
- kaçma
- {i} flight
- bir yerden kaçmak
- busted out
- işin kolayına kaçmak
- (deyim) Cut corners
- kolaya kaçmak
- (deyim) Cut corners
- kolayına kaçmak
- (deyim) Cut corners
- köşe bucak kaçmak
- Run away, escape and hide (from)
- abes kaçmak
- to be out of place, to be improper, to be amiss
- abes kaçmak
- to be improper
- acele ile kaçmak
- scoot
- acele kaçmak
- scamper
- adaletten kaçmak
- flee from justice
- adaletten kaçmak
- to be a fugitive from justice
- aptesi kaçmak
- to cease to need to go to the toilet
- aptesi kaçmak
- to have to perform an ablution again because one has relieved himself/herself
- askerden kaçmak
- desert the colors
- askerlikten kaçmak
- to desert
- ağzından kaçmak
- to slip from sb's mouth
- ağır kaçmak
- (for a joke, remark) to be unkind
- ağır kaçmak
- to be offensive
- aşırılığa kaçmak
- to overshoot
- aşırıya kaçmak
- to overdo
- aşırıya kaçmak
- paint the lily
- bahis paralarını ödemeden kaçmak
- welch
- bahisleri ödemeden kaçmak
- welsh
- bayağı kaçmak
- (for words, behavior, dress) to be unsuitable, be out of place
- borçlarını ödemeden kaçmak
- levant
- bucak bucak kaçmak
- to run away, escape and hide (from)
- dar kaçmak
- to have a narrow escape
- deli gibi kaçmak
- run like hell
- elinden kaçmak
- (deyim) slip through one's fingers
- evden kaçmak
- to elope
- fazla kaçmak
- to be too much, be more than necessary
- genize kaçmak
- (for food or liquid) to go down the wrong way
- geri kaçmak
- to flee; to draw back hastily, retreat
- giyimde aşırıya kaçmak
- overdress
- gözden kaçmak
- to be overlooked
- gözleri çukura gitmek/kaçmak
- to become hollow-eyed
- gözünden kaçmak
- to escape, to slip sb's notice
- güvenli analiz uzmanı dosya ortamı; kaçmak için seçilmiş bölge
- (Askeri) secure analyst file environment; selected area for evasion
- hevesi kaçmak
- to lose interest
- hevesi kaçmak
- to lose one's interest
- hızla kaçmak
- scurry
- ifrata kaçmak
- to overdo, to go far ahead
- ifrata kaçmak
- to go to excess
- ile kaçmak
- make away with
- insanlardan kaçmak
- keep oneself to oneself
- ipini koparıp kaçmak
- break loose
- işin kolayına kaçmak
- to cut corners
- işten kaçmak
- to goldbrick, to skive (off)
- kaç
- cheese it
- kaç
- elope
A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
- Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
- kaçma
- lapse
- kaçma
- scamper
- kaçma
- scuttle
- kaçma
- getaway
- kaçma
- break
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
Tom was the one who helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmam için bana yardım eden kişiydi.
- kaçma
- bunk
- kaçma
- elopement
- kaçma
- apostasy
- kefalet hakkını kötüye kullanıp kaçmak
- jump bail
- keyfi kaçmak
- to be out of spirits, to be annoyed, to be put off
- keyfi kaçmak
- be out of one's element
- keyifi kaçmak
- to get in a bad humor, become depressed, annoyed, or irritated
- kocaya kaçmak
- (for a woman) to marry
- kocaya kaçmak
- (woman) to elope
- kolayına kaçmak
- to take the easy way out (of a difficulty)
- kulakına kar suyu kaçmak
- to hear some disquieting news
- kıyak kaçmak
- slang (for something) to be super, be great, be just the thing
- masraftan kaçmak
- 1. to try to avoid spending money. 2. to be tight-fisted
- masraftan kaçmak
- to avoid expense
- neşesi kaçmak
- for (someone) to cease to be merry
- nikâhı kaçmak
- for a marriage to cease to be valid (because one of the spouses has done something improper)
- okuldan kaçmak
- to play truant, play hooky
- pabuçsuz kaçmak
- to take to one's heels, beat a hasty retreat
- pabuçuna kum dolmak/taş kaçmak
- to be uneasy, be on edge
- parayla kaçmak
- abscond with the money
- parayı alıp kaçmak
- abscond with the money
- renki atmak/kaçmak/uçmak
- 1. (for someone) to go pale. 2. (for something's color) to fade
- sevgilisi ile gizlice kaçmak
- eloping
- sorumluluktan kaçmak
- dodging responsibility
- sorunlardan kaçmak
- evade the issue
- soğuk düşmek/kaçmak
- to fall flat, go over like a ton of bricks
- tadı kaçmak
- to lose its taste, to pall
- tatı gitmek/kaçmak
- (for something) to lose its charm, be no longer pleasurable
- tohuma kaçmak
- go to seed
- tohuma kaçmak
- run to seed
- tohuma kaçmak
- to go to seed
- tohuma kaçmak
- 1. (for a plant) to go to seed; (for a plant, vegetable, or fruit) to get tough and inedible. 2. (for a person) to go to seed, run to seed, get dry around the edges, lose his/her youthful charms
- uykusu kaçmak
- lose one's sleep
- uykusu kaçmak
- 1. to be unable to get to sleep. 2. to be worried, lose sleep
- uykusu kaçmak
- (deyim) lose sleep over
- uykusu kaçmak
- to lose one's sleep
- yan yan kaçmak
- sidle away
- yana kaçmak
- jink
- yana kaçmak
- dodge
- yana kaçmak
- sidestep
- zarı kaçmak
- slang to get out of spirits, no longer to be happy
- çalıp kaçmak
- make away with
- çiğ kaçmak/düşmek
- to be inappropriate, be unseemly
- çorap kaçmak
- (for a stocking) to run, Brit. to ladder
- çorap kaçmak
- to ladder, to run
- ödemeden kaçmak
- welsh on
- ödemeden kaçmak
- welsh
- ödemeden kaçmak
- welch