kızma

listen to the pronunciation of kızma
Türkçe - İngilizce
anger

You have no cause for anger. - Kızmak için nedenin yok.

tiff
becoming hot
vexation
frown
fury
inflammation
indignation
take it easy
glowing
resentment
kızmak
be angry

Tom had every right to be angry. - Tom kızmakta haklıydı.

Tom had reasons to be angry. - Tom'un kızmak için nedenleri vardı.

kız
girl

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

Betty is a pretty girl, isn't she? - Betty güzel bir kızdır, değil mi?

kızma birader
(Diş) Ludo
kızma birader
angry brother
kız
{i} bird

He looks like the yellow angry bird. - O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.

The girl released the birds from the cage. - Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.

kız
daughter

His daughter is eager to go with him anywhere. - Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.

He was impatient to see his daughter. - Kızını görmek için çok sabırsızdı.

kızmak
(Fiili Deyim ) get angry

That's no reason to get angry. - Kızmak için neden yok.

There's no reason to get angry. - Kızmak için hiçbir neden yok.

kızmak
{f} fret
kızmak
{f} huff
kızmak
get

Getting excited is not at all the same as getting angry. - Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.

There's no reason to get angry. - Kızmak için hiçbir neden yok.

kızmak
have one's hackles up
kız
judy

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

kız
skirt

Girls are wearing short skirts these days. - Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.

The girls wore grass skirts and had flowers around their necks. - Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.

kız
queen

I've got a queen of hearts. - Benim bir kupa kızım var.

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters. - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

kızmak
(deyim) be up in arms
kızmak
cross
kızmak
glow
kızmak
bristle
kız
resent

They may feel some resentment. - Biraz kızgınlık hissedebilirler.

Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him. - Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.

kız
lass
kız
bridle up
kız
wench
kız
picture card
kız
virgin

Are you still a virgin? - Hâlâ kız oğlan kız mısın?

Most virgins have an intact hymen. - Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.

kız
bridle at
kız
puss
kızmak
rail against
kızmak
get mad
kızmak
resent
kızmak
bridle
kızmak
fly into a passion
kızmak
be riled
kızmak
fume
kız
gırl

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

kız
country girl
kız
girl's
kızmak
nettled
kız
chick

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

kız
female

Since 1990, eleven female students received the award. - 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.

Tom has a lot female friends. - Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.

kız
(iskambil) queen
kız
Miss

I really miss my girlfriend. - Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.

I miss my little sister. - Küçük kız kardeşimi özlüyorum.

kız
maid

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine. - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

The maid gave up her job. - Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.

kız
maiden

Mary's maiden name is Jackson. - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine. - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

kız
virgin, maiden
kız
lassie
kız
chicken

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

kız
babe
kız
playing cards queen
kız
bunny

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

kız
gal
kız
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
kız
jenny
kız
colleen
kız
sheila
kız
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

kız
demoiselle
kızmak
be nettled at
kızmak
get hot
kızmak
lose one's temper
kızmak
cut up rough
kızmak
become hot
kızmak
ruffle
kızmak
inflame
kızmak
be riled at
kızmak
be angry with smb
kızmak
chafe
kızmak
grow hot
kızmak
to get angry, to resent, to be cross (with sb) (about sth); to get hot
kızmak
heat
kızmak
(for a hen) to get broody
kızmak
(for something being heated) to get hot
kızmak
gall
kızmak
get hot under the collar
kızmak
fly off the handle
kızmak
rail
çabuk kızma
inflammability
çabuk kızma
petulance
Türkçe - Türkçe
Kızmak işi: "Şimdi artık kızma sırası bana gelmişti."- R. N. Güntekin
Kızmak işi
Kız
bint
Kızmak
horata
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
kız
Dişi
kız
Dişi çocuk
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire
kızmak
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
kızmak
Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
kızmak
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak. Öfkelenmek, sinirlenmek: "Tamamıyla bir Fransız olduğumu anlayınız da şapka giydiğime kızmayınız, olur mu?"- Ö. Seyfettin
kızmak
Zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
kızmak
At, eşek gibi hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek
kızmak
Öfkelenmek, sinirlenmek
kızmak
Çiftleşmek istemek, kösnümek