You're starting to annoy me.
- Beni kızdırmaya başlıyorsun.
Tom loves to annoy Mary.
- Tom, Meri'yi kızdırmayı seviyor.
Your arrogance infuriates me.
- Küstahlığın beni kızdırıyor.
His overbearing manner infuriates me.
- Onun küstah tavrı beni kızdırıyor.
Sami's behavior infuriated Layla.
- Sami'nin davranışı Leyla'yı kızdırdı.
I don't wish to anger you.
- Seni kızdırmak istemiyorum.
His actions greatly angered Mexican leaders.
- Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
He was incensed by their lack of incentives.
- O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
He was incensed by their lack of incentives.
- O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
His behavior angered the policeman.
- Onun davranışı polisi kızdırdı.
We should not have angered Tom.
- Tom'u kızdırmamalıydık.
He was peeved by what you said.
- Söylediklerin onu kızdırdı.
He was peeved by what you said.
- Söylediklerin onu kızdırdı.
Don't get a dog riled up. He might bite you.
- Bir köpeği kızdırma. Seni ısırabilir.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
He looks like the yellow angry bird.
- O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.
The girl let the bird loose.
- Kız kuşu serbest bıraktı.
I'm Helen Cartwright's daughter.
- Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.
Mary was the only girl wearing a skirt.
- Mary etek giyen tek kızdı.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
I've got a queen of hearts.
- Benim bir kupa kızım var.
I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
I resent the way he treated me.
- Onun bana davranma şekline kızıyorum.
Most virgins have an intact hymen.
- Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.
In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
- Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
- Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
I'm beginning to miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.
In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet.
- Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
Mary went back to using her maiden name.
- Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
Tom loves fried chicken.
- Tom, kızarmış tavuk seviyor.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.