I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
He was impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Tom loves fried chicken.
- Tom, kızarmış tavuk seviyor.
This little girl let the birds escape.
- Bu küçük kız kuşların kaçmasına izin verdi.
Why is this bird called a robin redbreast?
- Bu kuşa neden kızılgerdan diyorlar?
Since 1990, eleven female students received the award.
- 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.
The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
I really miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.
The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne üniversitedeki kızını özledi.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
The maid gave up her job.
- Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
Mary's maiden name is Jackson.
- Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Do those girls wear white skirts?
- O kızlar beyaz etek mi giyiyor?
The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
They may feel some resentment.
- Biraz kızgınlık hissedebilirler.
There was enormous resentment over high taxes.
- Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
- Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
Most virgins have an intact hymen.
- Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
These are my sister's magazines.
- Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
Tom had always wanted a daughter.
- Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
The daughter brushes her hair.
- Kız evlat saçını fırçalar.
I have a niece. She goes to the same school as Mary.
- Bir kız yeğenim var. O, Mary ile aynı okula gider.
Mr. Eliot's niece goes to a women's college.
- Bay Eliot'un kız yeğeni bir kadınlar üniversitesine gidiyor.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
She's selling Girl Scout cookies.
- O, kız izci kurabiyeleri satıyor.
You can't be a Boy Scout, but you could be a Girl Scout.
- Sen bir erkek izci olamazsın ama bir Kız izci olabilirsin.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
That old woman smiled at her granddaughter.
- O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.
I have a granddaughter about your age.
- Yaklaşık senin yaşında bir kız torunum var.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
Tom has a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- O bana annesinin bir kız öğrenci olarak resmini gösterdi.
Tom giggled like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kıkırdadı.
Tom asked the waitress to refill his coffee.
- Tom garson kızdan kahvesini yeniden doldurmasını istedi.
Dan befriended one of the waitresses.
- Dan garson kızlardan birine yardım etti.
My sister likes sweets.
- Kız kardeşim şekerleri sever.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
A policeman asked the girls if the car was theirs.
- Bir polis, kızlara arabanın onlara ait olup olmadığını sordu.
All of them are just here to pick up girls.
- Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.
Aren't you one of the cheerleaders?
- Ponpon kızlardan biri değil misin?
Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The pretty girl in the bikini is Tom's sister.
- Bikinili güzel kız Tom'un kız kardeşidir.
The pretty girl in the bikini was an eye-opener on the beach.
- Bikinili güzel kız sahilde bir göz açıcı idi.
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.