Tom said he isn't going ashore.
- Tom kıyıya gitmediğini söyledi.
The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape.
- Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.
He visited the coast of South America in 1499.
- 1499 yılında Güney Amerika kıyısını ziyaret etti.
The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
The promenade is parallel to the shore.
- Mesire yeri kıyıya paraleldir.
I saw a fishing boat about a mile off the shore.
- Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.
The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland.
- Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.
The seashore looks particularly romantic in the moonlight.
- Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.
Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates.
- Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.
The long coastline of the city contains sand and gravel.
- Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.
The coast of the French Riviera has very beautiful beaches.
- Fransız Rivierası kıyısının çok güzel plajları vardır.
The whole Baltic coast of Poland is made up of sandy beaches.
- Polonya'nın bütün Baltık kıyıları kumsallardan oluşur.
There's a lot of trash on the far bank of the river.
- Nehrin uzak kıyısında bir sürü çöp var.
My house is on the south bank of the Thames.
- Evim Thames'in güney kıyısında.
Tom said he isn't going ashore.
- Tom kıyıya gitmediğini söyledi.
Tom said he won't go ashore.
- Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.