kıyısız

listen to the pronunciation of kıyısız
Türkçe - İngilizce
shore
Simple past of shear
{v} to prop
{n} a coast, drain, buttress, prop
narrow strip of land in immediate contact with the sea
support by placing against something solid or rigid; "shore and buttress an old building"
the land
To support by a shore or shores; to prop; usually with up; as, to shore up a building
(Jane) Sir Thomas More says, “She was well-born, honestly brought up, and married somewhat too soon to a wealthy yeoman ” The tragedy of Jane Shore is by Nicholas Rowe
a strut or prop placed against or beneath a structure to restrain movement
That area of the land adjacent to the water which is above the high water mark and excludes land areas which are intermittently under water
of Shear
A post, plank, or other support used to brace a wall during alterations, set diagonally, as a buttress
the land on or near a waterline such as a sea shore or lake shore
A prop, as a timber, placed as a brace or support against the side of a building or other structure; a prop placed beneath anything, as a beam, to prevent it from sinking or sagging
the land along the edge of a body of water
To provide support in some way
The land area bordering a relatively large water body like a lake or ocean
A sewer
arrive on shore; "The ship landed in Pearl Harbor"
serve as a shore to; "The river was shored by trees"
kıyı
coast

Our hotel faces the coast. - Otelimiz kıyıya bakar.

He visited the coast of South America in 1499. - 1499 yılında Güney Amerika kıyısını ziyaret etti.

kıyı
shore

The next day the wreck of the ship was discovered on the shore. - Ertesi gün geminin enkazı kıyıda hulundu.

The ship made for the shore. - Gemi kıyıya doğru gitti.

kıyı
brink
kıyı
edge
kıyı
shore, coast, seashore, coastline; (ırmak, göl) bank; seafront; edge, border, side
kıyı
border

The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland. - Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.

kıyı
seashore

The seashore looks particularly romantic in the moonlight. - Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.

kıyı
coastline

The long coastline of the city contains sand and gravel. - Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.

Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates. - Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.

kıyı
waterfront
kıyı
seafront
kıyı
water front
kıyı
seaboard
kıyı
beach

The coast of the French Riviera has very beautiful beaches. - Fransız Rivierası kıyısının çok güzel plajları vardır.

The whole Baltic coast of Poland is made up of sandy beaches. - Polonya'nın bütün Baltık kıyıları kumsallardan oluşur.

kıyı
strand
kıyı
bank

His house is on the bank of the river. - Onun evi nehrin kıyısında.

A man was fishing on the opposite bank. - Bir adam karşı kıyıda balık avlıyordu.

kıyı
littoral
kıyı
waterside
kıyı
side
kıyı
inshore
kıyı
shore; coast; bank
kıyı
edge, side
kıyı
sea coast
kıyı
ashore

Instead of going ashore, we stayed on the ship. - Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.

Tom said he won't go ashore. - Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.

kıyı
foreshore
Türkçe - Türkçe

kıyısız teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer
kıyı
Kenar, uç
kıyı
Kenar, uç: "Su kıyısında yıkanan güvercinler gibi silkindi."- N. Cumalı
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay
kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer: "Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor."- Y. Z. Ortaç
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil
kıyı
Issız, tenha yer
kıyısız