kıvırmak

listen to the pronunciation of kıvırmak
Türkçe - İngilizce
curl up
fold
squirm
turn back
(Konuşma Dili) to pull off, manage to do, manage
frizz
frizzle
to curl, to frizz; to twist, to crook; to crimp, to crinkle; to dance/walk in a sexy way; to fold back; to pull off, to succeed in; to invent, to make up
gopher
drape
entwist
curl
crimp
angle
to curl; to twist
inflect
(Konuşma Dili) to undulate or wriggle sensuously (a part of the body)
scroll
entwine
crook
enfold
fold down
do successfully
meander
(Konuşma Dili) to make up (lies)
manage
contort
turn down
goffer
handle
twist
crisp
frill
gauffer
to turn up (cuffs)
bend
wind up
turn
crinkle
pull off
{f} wind
crank
coil
succeed in
(Gıda) fold in
cast
curve
make up
weave
twine
invent
tuck up
tuck in
double
squirm out of
{f} tuck
have a command of
kıvırma
{i} curl
burun kıvırmak
sniff at
burun kıvırmak
make a face
burun kıvırmak
pooh-pooh
burun kıvırmak
turn up one's nose at
kıvırma
hem
kıvırma
fold
kıvır
{f} crimp
kıvır
fold down
kıvır
{f} frizzled
kıvır
{f} crisp
kıvır
frizzle
kıvır
{f} curl

Mary has curly dark hair. - Mary'nin kıvırcık siyah saçı var.

My hair is naturally curly. - Saçım doğal olarak kıvırcık.

kıvır
{f} curling
kıvırma
involution
burun kıvırmak
Turn one's nose up at sth, sniff at, spurn
(elbise) kıvırmak
fold back
burun kıvırmak
sniff
burun kıvırmak
flout
burun kıvırmak
to turn one's nose up at sth, to sniff at, to spurn
burun kıvırmak
to turn one's nose up (at), sniff (at)
burun kıvırmak
consider unimportant
burun kıvırmak
pooh pooh
içine kıvırmak
drape in
içine kıvırmak
double in
işi kıvırmak
fill the bill
kıvır
curled

She curled her hair with curlers. - Bigudilerle saçını kıvırcık yaptı.

kıvır
{f} crook
kıvır
frizz
kıvırma
curling
kıvırma
bend
kıvırma
curling; twisting
kıvırma
bending
kıvırma
twist, curling
kıvırma
meandering
kıvırma
twist

Stop twisting my arm! - Kolumu kıvırmayı bırak!

kıvırma
twisting

Stop twisting my arm! - Kolumu kıvırmayı bırak!

lafı kıvırmak
to prevaricate
paçalarını kıvırmak
to turn sth up
sarmal olarak kıvırmak
corkscrew
sayfayı kıvırmak
turn a leaf down
saçlarını kıvırmak
to wave one's hair
yalan atmak/kıvırmak/söylemek
to lie; to tell lies
Türkçe - Türkçe
Uydurup söylemek
Bir giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek
Sapmak
Kalçalarını iki yana sallayarak oynamak veya yürümek
Başarmak, başa çıkmak, becermek, hakkından gelmek
Başarmak, başa çıkmak, becermek, hakkından gelmek: "Hâlbuki Nahit onu odasına çekip de baş başa prova yaptığı zamanlarda pek âlâ kıvıracağa benziyordu."- T. Buğra
Bükmek
Bükmek: "Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi."- H. R. Gürpınar
Kenarından katlamak, bükmek
Yapmak istememek, yan çizmek
kıvırma
Kıvırmak işi
kıvırmak