kısalık

listen to the pronunciation of kısalık
Türkçe - İngilizce
{i} shortness
conciseness
brevity
shortness; brevity
curtness
briefness
brevity, short span of time
summariness
succinctness
stubbiness
shortenings
kısa
brief

I cannot do it in such a brief time. - Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam.

Tell me, briefly, what happened. - Bana kısaca ne olduğunu anlat.

kısa
{s} short

Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday. - Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.

I like the short hairstyle. - Kısa saç stilini severim.

kısa
compendious
kısa
short; brief, concise; fleeting; succinct, compendious
kısa
capsule
kısa
curt

He gave me a curt answer. - O bana kısa bir yanıt verdi.

kısa
{s} succinct

Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books. - Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.

kısa
concise

His address is a concise speech. - Onun konuşması kısa bir konuşma.

I'll be brief and concise. - Kısa ve özlü olacağım.

kısa
short and to the point
kısa
(Bilgisayar) minimal
kısa
briefer
kısa
(Bilgisayar,Dilbilim) breve
kısa
minimum
kısa
(Ticaret) abbreviated

Put the words in parentheses into abbreviated form. - Parantez içindeki kelimeleri kısaltılmış şekle koyun.

In English, ultraviolet is often abbreviated as UV. - İngilizcede ultraviyole sık sık UV olarak kısaltılır.

kısa
fleeting

If pleasure is fleeting, so is the effort. - Eğer zevk kısacık ise, çaba da öyledir.

kısa
compact
kısa
compressed
kısa
bristle
kısa
stubby
kısa
little

Make this sentence a little shorter. - Bu cümleyi biraz daha kısalt.

Would you turn down the stereo a little? - Steroyu biraz kısar mısın?

kısa
mini

I am looking for a white mini skirt! - Kısa beyaz bir etek arıyorum!

When it seemed miniskirts couldn't be any shorter, they found out they could be shortened from above. - Mini etekler daha kısa olamaz gibi göründüğü zaman, onların yukarıdan kısaltılabileceklerini öğrendiler.

kısa
shorter

The days are becoming shorter. - Günler daha kısa oluyor.

I am shorter than you. - Ben senden daha kısayım.

kısa
summary
kısa
flying
kısa
stumpy
kısa
(Anatomi) brevis
kısa
stodgy
kısa
trip

Tom ran out of money and had to cut his trip short. - Tom'un parası bitti ve gezisini kısa kesmek zorunda kaldı.

I'm cutting my trip short. - Ben gezimi kısa kesiyorum.

kısa
stub
kısa
thumbnail
kısa
paddle
kısa
canzonet
kısa
shorty
Türkçe - Türkçe
Kısa olma durumu
kısa
Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı
Kısa
(Osmanlı Dönemi) HUTRUŞ
Kısa
alçak
Kısa
(Hukuk) KASİR
Kısa
(Osmanlı Dönemi) KEZZE
Kısa
kesik
Kısa
(Osmanlı Dönemi) KEBEL
kısa
Kısa olan şey
kısa
Ayrıntısı çok olmayan
kısa
Az süren, uzun olmayan: "Türk milleti en kısa zaman içinde yeni harflerle okumaya, yazmaya başladı."- E. İ. Benice
kısa
Az süren, uzun olmayan
kısa
Kısaca, kısaltarak
kısalık