In short, I disagree.
- Kısacası, ben katılmıyorum.
Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
- Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
In brief, Sherlock lives.
- Kısacası, Sherlock yaşıyor.
In brief, you should have accepted the responsibility.
- Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
In a word, I don't trust him.
- Kısacası ona güvenmiyorum.
In a word, life is short.
- Kısacası, yaşam kısadır.