kırıklı

listen to the pronunciation of kırıklı
Türkçe - İngilizce
faulted
past of fault
kırık
fracture

Many methods have been proposed for treating fractures of the atrophic mandible. - Mandibula kondil kırıklarının tedavisinde birçok yöntem önerilmiştir.

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

kırık
broken

He repaired the broken window of my house. - O benim evin kırık penceresini tamir etti.

This window has been broken for a month. - Bu pencere bir aydır kırıktır.

kırık
jiggered
kırık
fragment

He tried to put the fragments of a broken vase together. - O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.

kırık
(İnşaat) crack

I want to find my old cracked mirror. - Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.

Broken test tubes, cracked beakers - the work of careless students in the laboratory. - Kırık test tüpleri, kırık deney şişeleri - Laboratuvarda dikkatsiz öğrencilerin çalışması.

kırık
disillusioned

We were disillusioned with the result. - Sonuçtan dolayı hayal kırıklığına uğradık.

Tom was disillusioned. - Tom hayal kırıklığına uğradı.

kırık
fail

Much to my disappointment, Mary failed to repair the computer. - Çok hayal kırıklığına uğradım, Mary bilgisayarını onaramadı.

My mother was disappointed by my failure. - Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.

kırık
bad mark
kırık
fault
kırık
(Hayvan Bilim, Zooloji) teal
kırık
breakage
kırık
chink
kırık
mad

A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine. - Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.

No, I'm not mad at you, I'm just disappointed. - Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.

kırık
break

X rays are used to locate breaks in bones. - X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.

I had some bad breaks. - Bazı kötü kırıklarım vardı.

kırık
{s} cracked

The windows in my room are cracked. - Odamdaki pencereler kırık.

Tom stared at the cracked phone screen. - Tom kırık telefon ekranına baktı.

kırık
broken of
Kırık
(Tıp) anaclasis
kırık
hybrid; mongrel; of mixed race
kırık
broken; cracked; mongrel, hybrid; offended, hurt, resentful; break, fracture; fragment; fault; bad mark, fail
kırık
backgammon piece put out of play
kırık
offended, hurt
kırık
geol. fault
kırık
broken piece

Tom tried to put the broken pieces back together. - Tom kırık parçaları tekrar birleştirmeye çalıştı.

He stuck the broken pieces together. - O, kırık parçaları birlikte yapıştırdı.

kırık
fractured

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

kırık
cracked grain
kırık
split
kırık
med. fracture, break
kırık
bust
kırık
(Anatomi) fractura