kırık

listen to the pronunciation of kırık
Türkçe - İngilizce
fracture

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

Many methods have been proposed for treating fractures of the atrophic mandible. - Mandibula kondil kırıklarının tedavisinde birçok yöntem önerilmiştir.

broken

She is responsible for this broken window. - Bu kırık pencereden o sorumludur.

The x-ray showed two broken fingers. - Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.

jiggered
fragment

He tried to put the fragments of a broken vase together. - O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.

(İnşaat) crack

I want to find my old cracked mirror. - Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.

The windows in my room are cracked. - Odamdaki pencereler kırık.

disillusioned

We were disillusioned with the result. - Sonuçtan dolayı hayal kırıklığına uğradık.

I am disillusioned with you. - Seninle hayal kırıklığı duyuyorum.

fail

Much to my disappointment, Mary failed to repair the computer. - Çok hayal kırıklığına uğradım, Mary bilgisayarını onaramadı.

My mother was disappointed by my failure. - Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.

bad mark
fault
(Hayvan Bilim, Zooloji) teal
breakage
chink
hybrid; mongrel; of mixed race
broken; cracked; mongrel, hybrid; offended, hurt, resentful; break, fracture; fragment; fault; bad mark, fail
backgammon piece put out of play
offended, hurt
geol. fault
broken piece

Tom tried to put the broken pieces back together. - Tom kırık parçaları tekrar birleştirmeye çalıştı.

He stuck the broken pieces together. - O, kırık parçaları birlikte yapıştırdı.

fractured

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

cracked grain
split
break

X rays are used to locate breaks in bones. - X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.

I had some bad breaks. - Bazı kötü kırıklarım vardı.

med. fracture, break
cracked

I want to find my old cracked mirror. - Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.

The windows in my room are cracked. - Odamdaki pencereler kırık.

mad

A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine. - Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.

I made a temporary repair to the broken door. - Kırık kapıya geçici bir onarım yaptım.

broken of
(Tıp) anaclasis
bust
(Anatomi) fractura
kırık bir şekilde
effeminately
kırık buz
brash
kırık cam
broken glass
kırık dökük
scrap
kırık dökük
dilapidated
kırık dökük
worn out
kırık fiksasyonu
(Tıp) fracture fixation
kırık iyileşmesi
(Tıp) fracture healing
kırık kalp
broken heart

Time heals all broken hearts. - Zaman tüm kırık kalpleri iyileştirir.

kırık kuşağı
(Jeoloji) fault zone
kırık not
a bad mark
kırık parça
fragment
kırık parça
broken piece
kırık taş
brash
kırık hava
broken air
kırık almak
to get a failing grade
kırık alınlık
(İnşaat) broken pediment
kırık atımı
fault throw
kırık atımı
(Jeoloji) net slip
kırık aynası
slickenside
kırık basamağı
(Jeoloji) fault scarp
kırık beyaz
brooken white
kırık bezelye
split peas
kırık cam parçaları
(Jeoloji) glass shards
kırık diş
snaggletooth
kırık diş
snag
kırık durgu
(Muzik) broken cadence
kırık dökük
1. broken or worn-out (furniture). 2. broken or worn-out piece of furniture. 3. broken, disjointed, incoherent (language)
kırık dökük
brokenly
kırık dökük şey
pile
kırık dökük şey
rattletrap
kırık düzlemi
fault plane
kırık düzlemli geçiş
wedge transition
kırık düzlemli tranzisyon
broken back transition
kırık düzlemli tranzisyon
wedge transition
kırık ek
(Telekom) fractured joint
kırık fay
(Coğrafya) fracture fault
kırık kaya parçaları
brash
kırık kemer
(İnşaat) broken arch
kırık kemiğin sarıldığı tahta parçaları
cradle
kırık kesit
broken section
kırık not
bad mark
kırık not almak
get bad mark
kırık not almak
get low mark
kırık not almak
get poor mark
kırık not/numara
failing grade
kırık parça
breakage
kırık plak
dished plate
kırık porozitesi
(Jeoloji) fracture porosity
kırık tahtası
splint
kırık tahtası
med. splint
kırık tahtası ile bağlamak
splint
kırık taş
metal
kırık vade
(Ticaret) breach maturity
kırık var
I have a fracture
kırık vermek
to give (a student) a failing grade
kırık çatı
curb roof, mansard roof
kırık çatı
(İnşaat) curb roof
kırık çatı
folding roof
kırık çatı
(İnşaat) mansard roof
kırık çizgi
broken rule
kırık çizgi
broken line
kırık çizgi grafiği
(Matematik) broken line graph
kırık çizgi çizeneği
(Matematik) broken line graph
kırık çizgisi
fault line
kırık çömlek parçası
potsherd
kırık çömlek parçası
shard
kırık çıkıkçı
bonesetter
kırık ışın
refracted ray
kıçı kırık
slang trifling, piddling, trivial
yerine oturtmak (kırık)
reduce
Kırıklar
coal cleat
açık kırık
compound fracture
bileşik kırık
compaund fracture
bu kırık
This is broken
enine kırık
transverse fault
internal kırık fiksasyonu
(Tıp) internal fracture fixation
ipi kırık
slang ne'er-do-well, hoodlum, hood
ipi kırık
drifter, bum
kâlbi kırık
heartbroken

I know what it's like to be heartbroken. - Kalbi kırık olmanın ne demek olduğunu biliyorum.

Layla moved to Egypt, leaving Sami heartbroken. - Leyla, Sami'yi kalbi kırık bırakarak Mısır'a taşındı.

ters kırık
reverse fault
ufalanmış kırık
comminuted fracture
çapraz kırık
oblique fault
ırzı kırık
unchaste, unvirtuous
kırık