kılıklı

listen to the pronunciation of kılıklı
Türkçe - İngilizce
heels
{i} triangular pieces of wood that provide a strong support or backing when they are inserted into gaps between rough framing (as windows frames) and finished articles
plural of heel
High-heeled shoes
kılıklı kıyafetli
(someone) who has a prepossessing appearance
kılık
{i} attire
kılık
{i} dress
kılık
famine
kılık
disguise

The princess disguised herself as a page. - Prenses bir komi olarak kılık değiştirdi.

He was not aware that the praise was a satire in disguise. - O, övgünün kılık değiştirmiş bir hiciv olduğunu fark etmedi.

kılık
regalia
kılık
habiliment
kılık
guise
acayip kılıklı tip
guy
hırpani kılıklı
slovenly
hırpani kılıklı tıp
scarecrow
kılık
garb
kılık
appearance; dress, costume; guise
kılık
(outward) appearance (of someone)
kılık
form, shape
kılık
jersey
kılık
appearance
kılık
apparel
kılık
likeness
kılık
getup
kılık
vesture
pejmürde kılıklı
ragged
perişan kılıklı
down the heels
perişan kılıklı
out at heels
Türkçe - Türkçe
Güzel, temiz
Herhangi bir kılıkta olan
huyunda olan, davranışlarını taklit eden
kılıklı kıyafetli
İyi giyinmiş
Kılık
eşkal
Kılık
kisve
kılık
Bir kimsenin resmi, fotoğraf
kılık
Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, giyim, üst baş, kıyafet, kisve
kılık
Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, giyim, üst baş, kıyafet, kisve: "Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar."- M. Ş. Esendal
kılıklı